on birinci bölüm

245 37 93
                                    

Dört harfli kelimeler.
Hayatım dört harfli kelimeler üzerine kuruluydu.

Anne. Baba. Bera. Aile. Yuva. Bunların hepsi dört harfliydi. Ama hissettirdikleri, bana çağrıştırdıkları elbette dört harften ibaret değildi. Hislerim o kadar yoğundu ki. Nasıl baş edebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Bera. Bera ailemle konuşmam gerektiğini söyleyip telefonunu bana vermişti. Annemi aramış, ulaşamamıştım. Babam ile konuşmuştum. Bizi almaya geleceklerdi. Bizi kurtaracaklardı. İçim az da olsa rahatlamış, korkum biraz dinmişti.

Ama hâlâ kalbimi ağrıtan bir gerçek vardı ki, o da; annem ile konuşamamış olmamdı.

Annem babama göre daha metanetli olabilirdi ama onun benim için herkesten daha fazla endişelendiğini biliyordum.

Onun endişesini de bir kenara bırakırsak... Ben pişmandım. Annemle konuşup defalarca kez sözünü dinlemediğim için özürler dilemek ve ona sıkıca sarılmak istiyordum.

Ama bu içinde bulunduğum ânda mümkün olacak bir şey değildi.

Babam telefonu kapattıktan sonra Bera odasından çıkıp olduğum odaya geldi. O telefonda konuştuğu sırada mutfakta duramamış oturma odasına geçmiştim.

Kapının girişinde durup pervaza yaslandı. Başını da yaslarken görüntüsü içimde acı veren yankılar oluşturuyordu. Düşünceli görünüyordu. Nefesini bıraktığında, onu, benimle uğraşmak zorunda bıraktığımı fark ettim.

Omzuna bir yük yüklemiştim. Biliyordum, gitsem de bırakmazdı. Beni korumak için canını bile verirdi. Biliyordum. Bu daha da acı veriyordu zaten.

Bu yüzden düşünceliydi.

"Cihangir amca Mısır'a geldiği gibi bize ulaşacak. Ben de seni sınıra götüreceğim."

Kaşlarım çatıldı. Cümlesinde ki bir şey beni rahatsız etmişti. "Seni götüreceğim?" diye tekrar ettim onu, sorarak.

"Seni babana teslim ettikten sonra geri döneceğim Mihra." dedi, yorgun olsa da net bir şekilde.

"Sen?" diye sordum resmen tıkanarak. "Sen? İnşirah? Ben tek mi gideceğim? Bera-"

"İnşirah'ı arayacağım Mihra. Bu esnada eğer Cihangir amcalar gelmiş olurlarsa seni tabi ki buradan göndereceğim. Bir dakika fazladan burada kalmana izin veremem."

Söylediklerinin kalbimi kırmaması gerekiyordu. Biliyordum. Ama kırıyordu işte. Kırıyordu.

Dudaklarımı birbirine bastırırken yüzüne bakmak istemeyerek bakışlarımı önüme çevirdim.

"İnşirah'ı, amcamlar gelmeden bulmak istiyorum. Öyle olursa ikiniz de güven içinde buradan çıkabilirsiniz. Olmazsa da..." Duraksaması ile gözlerimi tekrar ona çevirdim. Göz göze geldik. "Sana söz veriyorum Mihra. Ölene kadar da olsa... Onu aramayı bırakmayacağım."

Bu ağır söz karşısında tek yapabildiğim yutkunmak oldu. Bera gözlerini yüzümde dolaştırıp yaslandığı yerden bir hışımla doğruldu.

Arkasından seslenecek kadar bile vaktim olmadı. Odasına girip kapıyı kapattı ardından.

Ne yapacağımı bilemeyerek dakikalarca orada oturdum. Ama sonra gururumu bir kenara bıraktım. İçimde bir his vardı. O hissin korku olduğunu biliyordum. Sebebi de belliydi zaten. İçimde sanki bir şeyler iç içe girip çıkarken daha fazla öylece oturamazdım.

Ayağa kalkıp koridora çıktım. Onun kapısının önünde durduğumda, son kez düşündüm. Korksam bile ona sığınmam ne kadar doğruydu? Üstelik o benden uzak dururken ben odasının önüne kadar gelmiştim.

Asillerin Düşüşü (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin