on ikinci bölüm

260 43 32
                                    

İnşirah

İsmim. Kalp ferahlığı, huzur, gönül açıklığı gibi manalara geliyor. Tabi ben bunu uzatabilirim. Bir sürü anlam yükleyebilirim adıma. Ama şuan hiçte öyle hissetmiyorum. Adım gibi rahatlamış ve ferahlamış değilim.

Neler oluyordu hiçbir şey anlamıyordum. Enise Mihra hemen önümde yürüyordu. Bera'yı görünce hızlanmıştı. Ben ise yavaşlamıştım. Çünkü birkaç saniye de olsa o ilk an için onlara bir mahremiyet vermeliyim diye düşünmüştüm.

Sonra ise bizi birbirimizden ayıran o saniyeler oldu.

Büyükçe bir şey üzerimize doğru düşmeden önce birinin bileğime yapışıp beni kendisi ile beraber çekiştirdiğini hatırlıyordum. O kişi beni ve Mihra'yı buraya kadar güven içinde getiren kişiydi.

Zihnimde ona dair hiçbir şey yoktu. Bir tarifi veya onu bana hatırlatacak bir şey yoktu. Beyaz teni, siyah saçları ve buz gibi ifadesiyle gerçek hayatta insanın kanını donduracak soğukluktaydı. Ama bir yandan da bir defa yüzüne baktınız mı ömrünüz boyunca bir daha onu unutamayacakmışsınız gibi hissettiriyordu.

Gözlerimi açtığımda bayılmış olduğumu anlamıştım. Bir de ikinci bir bilgi daha. Bir hastanedeydim. Ya da ona benzer bir yerde.

"Ne oluyor?" diye mırıldandım. Ellerimi kaldırdım. Sağ elimin neden sargıda olduğunu bilmiyordum. Bir şey hatırlamıyordum, ne yaşadığımıza dair.

Gözlerim en son onun gözleriyle kesişmişti sadece. Ardından her şey karanlıkta kalmıştı. Nefes bile alamaz olmuştum.

"Bir patlamadan son anda kurtuldun." Onun sesiydi bu. Kafamı çevirince şaşkınlık içinde ona baktım. Ya da dehşet. Dehşet daha uygun bir kelime seçimiydi.

Kaşının üstünden akmış olan kan çenesine kadar uzanmış ve kurumuştu. Üzerinde ki tişörtün kol kısmında hasar vardı ve bunun dışında toz toprak içindeydi. Kolunda da nereden geldiğini tam göremediğim kan izleri vardı. Dirseği sanki parçalanmıştı. Bu görüntü biraz içimi cız ettirdi. Pantolonunun paçaları da yırtılmıştı üstelik.

Dikkatimi onun görüntüsüne verdiğimden söylediği sözleri anlamak için tekrar etmem gerekti. "Patlama mı? Ne patlaması?!" Bu beni endişelendirirken doğrulmaya çalıştım. "Arkadaşım oradaydı!"

Omurgamdan kalçama kadar inen bir sancı ile inleyerek yatağa geri yattığımda, "Mihra!" dedim. "O nerede?"

O ise başını iki yana sallarken sesli bir nefes eşliğinde kalkıp yanıma geldi. O an içinde bulunduğum durum aklıma geldi. Eşarbım hâlâ başımdaydı. Sadece kolumu kaldırdığım için bileğim açılmıştı. Onun görmediğini umarak parmaklarımla kumaş parçasını aşağı çekiştirdim. Üzerimde bir yorgan örtülüydü. Bu beni az da olsa rahatlattı.

"Arkadaşın hakkında bir fikrim yok. O an sadece ikimizi oradan çıkarmaya odaklanmıştım."

"Ne?" diye fısıldadım. "Ya ona bir şey olduysa? Ben-"

"Onu düşünme. Şuan kendi durumuna odaklanmalısın."

"Efendim?" diye sordum. "Anlamadım?"

"Bak." derken yutkundu. "Bir süre yerinden hareket bile etmemen gerek neredeyse. Sana son anda kurtuldun derken şaka yapmıyordum."

Durdum. Gözümde her şey anlamsızdı şu dakikalarda. Ben ölümden dönmüştüm. Uyuşmuş gibiydim.

"Omurga kırığın var, darbeden dolayı. İyi olan tek şey ameliyat gerektirmemesi."

Omurgam kırılmıştı. Felç kalabilir miyim demek bu? Allah'ım.

"Korse takarak tedavi edileceksin. Bu süre boyunca da biliyorsun ki hareketlerin çok fazla kısıtlanacak."

Asillerin Düşüşü (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin