1 Aralık 1979

253 12 15
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.













Anabela'nın annesi Desislava Hanım ile tanıştığımız gün, uzun vakittir aklımda olan bir planın heyecanı içindeydim. Oldum olası, yeni bir senenin heyecanını coşkuyla yaşamak arzusu duymama karşın kâh annem Fatma Hanım'ın yeni yılı 'Gavur İcadı' olarak tanıması ve kutlayınca dinden çıkacağımızı düşünmesi, kâh babam Yıldırım Bey'in 'kapitalist sisteme' karşın duruşu nedeniyle kutlayamazdım. Oysa benim ne bir gavurluk, ne bir faşitlik derdim vardı. Sadece çerez yiyip yeni bir senenin nasıl olacağını tahayyül ederek birtakım planlar kurmak istiyordum. Gel gelelim, normal şartlarda on birde uyuyan ailemizin tek yılbaşı planı, olur da yanlışlıkla eğlenirsek diye daha da erken uyumaktan ibaretti. Öyle ki normal hayat akışımızda belki komik bulup eğleneceğimiz sakarlıklarımız, sohbetimiz ve mizacı özelliklerimiz sert bir suratla karşılanır, "Pek ayıp Feride!" nidasıyla sonuçlanırdı. Saat dokuz dedim mi herkes kendi köşesine çekilir, zavallı Feride olan bendeniz ise, saatten bir haber onlarca defa ondan geriye sayarak belki de hiç kimsenin girmediği kadar çok seneye girerdim. Uykusuzluktan çenem zorlayana, ağzımın içi kupkuru olana ve akşam yemeğini çok erken yemekten midem sırtıma geçene kadar bunu devam ettirir, dayanılmaz olduğu vakit bu faaliyeti bırakıp içimde yine rahatça kutlayamamanın verdiği hüzünle yeni bir seneye uyanırdım. 

Fakat bu sene öyle olmayacaktı. 

Anabela'nın evine doğru giden orman yolunu, üç defa yarı yoldan dönmekten kaynaklı olarak soluk soluğa geçerken cebimdeki anahtarlar şıngırdıyordu. Evi tek başına idare etmenin yükünü zayıf hafızamda bile hissetmekteydim. Aman Feride, evi iyi kilitle. Aman Feride, milangazın altını kapattın mı? Aman Feride, sobanın közü eve atıp da mazallah yangın çıkmasın! Aman Feride, aman Feride, aman Feride!.. Aman bre! Nihayetinde çareyi bir not kağıdına her şeyi yazmakta buldum. Aklıma bir şey takıldı mı açıp bakıyorum. Prof. bir insanım, huyum kurusun. 

Anabela'nın evlerinin duvarı, birkaç gündür yağmakta olan sulu sepkinden ötürü ıslanmış, örülmüş taşların arasından yosunlar çıkmıştı. Uzun zamandır yağmakta olan kar, gölgelerde buza kesmiş olmasına karşın öğle saatlerinde yüzünü gösteren güneş sebebiyle açık kısımlar erimekteydi. Damlardan akan suların şıpırtısı duyuluyor, soba dumanları göğü kaplıyordu. Bir pembelik, beyazlık cümbüşü içinde vücudum bir alev halinde gibi yürüyordum. Artık alışkanlık halini almış olacaktı ki bir an dahi sorgulamaksızın, boş olduğunu düşündüğüm evin duvarından içeri atlayıverdim. Kapıya varmadan evvel kafamı kaldırıp, Anabela'nın odasının olduğu pencereye baktım. Zaman zaman onu orada, benden bi'haber kitap okurken yakalardım. Görünür görünmez bir el, rüya gibi perdeyi açar, sonra ansızın kapatırdı. Eş zamanlı olarak merdivenlerden inerken çıkardığı sallantıyı, betonun dengesiz zemininde koşarken yarattığı sesleri işitir ve Anabela'nın heyecanlı yüzüyle karşı karşıya gelirdim. Bu anları çok sevmeme karşın bu defa öyle olmadı. Anabela pencereden önce, kapıda belirdi.

SEN ANABELA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin