Elimdeki gaz lambasını, yıldızı sönmüş bir meşale gibi tutuyorum. Ormanın içinde akşam yol almama karşı ateşleyesim gelmiyor bir türlü. Karanlığı sevdiğim için değil (bu kasabada karanlık bile insanın üstüne bir ton dert tasa salıyordu zaten), sadece ateş çıkartmaktan korkuyordum. Sigara kullanıyor olsam bile herhangi bir ağacın yanında ateşleyemezdim. Sakarlığım tutar, ateş sıçrayıverir, elimden düşüverir, canım orman bir kıvılcımlık oluverir mazallah. Aslında düşününce... Şöyle tam rezilliğin zirvesinde ateş alsa orman, kökten kurtulsam! Hem sigara içerken karizmatik poz da keserim. Ölmeden son bir bocalama... Kaşlar hafif yukarı kalkık, çene sivrilmiş, dudakların arasında kuvvetsiz bir dal gibi duran sigara, üstümde en afillisinden bir kıyafet, saçlar briyantinli... Anabela karşımda, eli ayağı titriyor karizmamdan. Arkamızda koca bir orman yanıyor ve ben belinden tutup onu bu facianın içinden çıkartıyorum. Sigara içmeye başlamalıyım!
Derken ayağıma bir ot dolanıyor, takılıyorum. Hayallerimin dahi tadını çıkartamamaktan şikayetçiyim. Evet, şikayet dilekçemi kime veriyorum? Size mi? Buyurun Sayın Peri. Gerçekçi olmak lazım, sigara içersem Anabela yüzünü buruşturur. Bir defa kötü korkarım, o kitapların ve ağaçların kokusu içinde büyürken tutup bir sigara yakamam. Ağzım da kokar. Kokarsa öpmek için çok yaklaş... Öpmek mi? Ölmek.
Silkeleniyorum. Anabela'ya yaklaşmak dahi tüm bedenimi titretirken onu öpmeyi düşünmek bedenimdeki tüm işlevi birkaç saniye durduruyor. (Fark ettiyseniz beden diyorum. Biyolojik şeyler. Neden? Çünkü biyoloji çalışmaya başladım. Artık edebiyatla harmanlayacak bir ders bilgim var. Yetenekli bir öğrenciyim!)
Ayaklarım ormanın çıkışına vardığında bunca yolu koşmadan nasıl aştığıma şaşıyorum. Hem de hiç ışıksız. Fakat Anabela böyle bir yan etki yapıyor işte. Orman yolu nedir ki, ömrüm geçiyor Anabela! Ömrüm geçiyor ve bir anı dahi sensiz geçmiyor. Ah Anabela... Böyle aptal olmasaydım sana olan hislerimi daha aklı selim yaşayabilirdim. Yazarken dahi nasıl dengesizim. Bir çocuk gibi seviyorum seni. Oysa bir yetişkin gibi anlatmalıyım sana her şeyi. Sırf kitap okuyorsun diye kitap okuduğumu, senin okuduğun kitapları özellikle bulup her bir kelimeyi senden işitir gibi ciddiyetle takip ettiğimi, seni bir 'A' harfinde bulup hasretim tuttu diye tüm 'A' harflerini öptüğümü, öperken kızardığımı ve nihayetinde ağladığımı sana bir yetişkin gibi anlatmalıyım Anabela. Fakat ben sana edebiyattan, biyolojiden bahsediyorum. Orman yolunu ne zaman geçsem bir gün sen de beni görmek için gelirsen diye tek tek otları koparıp sana yol yapıyorum Anabela. Bir şişe içine su koyuyor, üstün toz olmasın diye etrafa serpiştiriyorum. Seni sevmeyi dahi öylesine aceleye getirdim ki nefes nefeseyim Anabela. Bilmediğim bir konuyu öğretmene anlatırken nasıl ki lafı ağzımın içinde geveleyip bir solukta diyorsam öylesine yaşıyorum seni. Oysa senin her zerren bir uzayın boşluğunda gibi salınıyor, asılı kalıyor ve sonsuzluğumda bekliyor beni. Anabela. Bunu söylemek güç ama ben ilk defa tüm derinlerime değin yaşıyorum hayatı. Her bir hücrem nefes alıyor Anabela.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ANABELA (Tamamlandı)
Roman pour AdolescentsSağ-sol davasının kazan kaynamaya başladığı bir zaman diliminde, babasının öğretmen olması dolayısıyla şehir şehir gezen bir genç kızın yolu Edirne'nin bir kasabasına düşer. Burada, isminin Anabela olduğunu öğreneceği bir genç kadınla karşılaşacak v...