Hoseok kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldı ve yanında onun kapıyı açmasını bekleyen Jimin'e döndü. "Unutma, bu sefer sevgili değiliz. Sen sadece benim evimde kalan misafirsin çünkü sen gittiğin an annem Soomin'in burada kalması için alttan girip üstten çıkacak ve ben bunun yaşanmasını istemiyorum." Jimin, Hoseok'un bir milyonuncu kez yaptığı hatırlatmayla göz devirip büyük olanın omuzlarından tutarak kapıya yönlendirmişti.
"Hyung, anladım. Tamam. Sakinleş. Kimse seni zorla istemediğin biriyle nikah masasına oturtamaz zaten niye bu kadar panik yaptığını anlayamıyorum." Jimin bıkkınlıkla söylediğinde Hoseok da tepkilerinin biraz abartı olduğunu fark ederek omuzlarını düşürmüş ve Jimin'in ellerini omuzlarından çekmesiyle de kapıyı açmıştı.
"Hoş geldiniz." Hoseok oldukça enerjik bir şekilde söylediğinde maaile açılan kapıdan içeri girmişlerdi sırayla. Jimin ise Hoseok'un biraz arkasında durmuş misafirlerin geçmesini bekliyordu.
Sabah Hoseok'la şiddetli sırt ve boyun ağrısı ile uyanıp kendilerini bir anda mutfakta bulmuşlardı. Hoseok bir ara markete gitmek için evden ayrıldığında Jimin masayı hazırlamayı bitirmiş, Hoseok geldiğinde ise kalan işleri halletmişlerdi. Bu evde ikinci kez birlikte misafir ağırlıyorlardı ve bu o kadar alışılmış gibi hissettiriyordu ki onlara, sanki hayatları boyunca yaptıkları bir şeymiş gibiydi. En basitinden Jimin mutfağa alışmış artık eşyaların yerini Hoseok'a sormuyordu mesela.
Oysa dün geceki konuşmalarından sonra birbirlerine karşı daha temkinli olmaları gerekirmiş gibi olsa da, ikisi de daha rahat görünüyorlardı. Çünkü artık ikisi de kendi gibi davranıyor, ikisi de hislerini söyleyip arada bir oyun olmamasının rahatlığını yaşıyordu. Çünkü ikisinin hisleri de karşılıklıydı. Birbirlerinden hoşlanıyorlardı ve bunun düşüncesi bile ikisinin içinde de kelebeklerin uçuşmasına yetiyordu. Aralarındaki bu şey bu şekilde nasıl olacaktı, ikisi de öylece ardında bırakıp hayatlarına bakabilecekler miydi bilmiyorlardı.
Sadece yaşıyorlardı işte. Hayatın neler getireceğini bilmeden, akıntıya da direnç göstermeden; razı da olmuş değillerdi ancak çabalamaya da yanaşmıyorlardı.
Hoseok Jimin'in sınırlarına saygı duymaya çalışırken, Jimin de ihtimaller arasındaki en kötü olasılıkları seçiyordu. Hatta sırf bu yüzden birbirlerini kaybedeceklerdi ancak içinde kayboldukları düşünceler bu ihtimallerden daha ürkütücü görünüyordu gözlerine.
Çünkü bazen sevmek her şeyin çözümü olamıyordu, beklentiler önüne geçiyordu bazı şeylerin. Her seven her şeye katlanamıyordu. Çünkü bazıları için sevdiğinin yanında olmaması, hiç olmamasından daha kötü olabiliyordu. Çünkü beklentiye girmez ve beklenti olmazsa hayal kırıklığı da olmazdı. Jimin hayal kırıklığından kaçmak istiyordu işte. Özlememek, dilediğinde sarılabilmek, öpebilmek, her istediğinde kapısında bitebilmek ya da bir gün öylesine hiç planlamadan sinemaya gidebilmek istiyordu. İhtiyacı olduğunda ilk yanına koşanın o olmasını, onun ilk koşanı de kendisi olmak istiyordu. Oysa Hoseok bu kadar uzaktayken bunların hiçbiri hiçbir zaman mümkün olmayacaktı.
Sadece sarılmak için bile saatleri, kilometreleri aşmak; kusursuz planlar ve hesaplar yapabilmeleri gerekiyordu. Jimin hesapsız bir ilişki istiyordu hayatında. En basitinden yardıma ihtiyaçları olduğunda sürekli rehberlerinde hep başka isimler aramak zorunda kalacaklardı. Jimin bunlara göğüs gerebilirdi ancak istemiyordu işte. Çünkü bunun nereye kadar böyle devam edeceği bile belli değildi ki. Hayatları hangi noktada birleşecekti mesela ya da birleşecek miydi? Jimin'in o kasabaya taşınması ve hayatını kazanabilmesi mümkün değildi. Küçücük kasabada kaç kişi dans edecek, kaç kişi turnuvalara katılacaktı? Jimin kimi eğitecek kime dans öğretecekti? Hoseok ise yeniden bu karmaşık hayata geri dönmek istemeyecekti. Jimin farkındaydı, geri dönmek istese bir sürü şirket kapısında yatardı Hoseok'un onları seçmeleri için ama büyük olanın istediği hayat bu değildi artık. Tam nefes almaya başlamışken yeniden kalabalığa ve plazalara hapsolamazdı. Bunu yapmak istese bile bu defa eskisi kadar iyi idare edemeyeceğini biliyordu Jimin. Çünkü hayatın tadını bir kere almıştı artık ve bundan sonra hep bu tadı arayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir yaz gecesi rüyası | jihope
Fanfictionsapsarı güneş, rengini gökyüzünden alan denizin üzerinde parıldarken arkada güzel bir şarkı çalıyordu. jimin, o an 'aşk' ile tanışmıştı.