Şarkılar:
Kendimden Hallice-Hatamı Dansa Kaldırdım
Yüzyüzeyken Konuşuruz-Dinle Beni Bi'
Yüzyüzeyken Konuşuruz-Sen Varsın Diye
Madrigal-Seni Dert EtmelerPART-1
Beynim belki de lavaboya gitmiştir diyordu ama bu olamazdı. Çünkü o her zaman bir yere ayrılmadan orada otururdu. Bu sefer lavaboya neden gitmiş olsun ki ?
Birkaç dakika öylece ayakta durup her yeri inceledim ama hiçbir yerde yoktu. Yanlış polikliniğe geldiğimi bile düşündüm ama doğru yerdi.
Doktorunu değiştirmiş olabilir miydi ? Belki de başına bir şey gelmişti ? Yine gazinoya mı gitti acaba ? Ona ulaşamazdım da.
Düşüncelerim yüzünden tenimin bembeyaz kesildiğini hissediyordum çünkü ellerim buz gibiydi. Kafamdaki düşünceler beynimi acıtıyordu.
Birinin koluma dokunmasıyla irkildim, "İyi misiniz ?"
Beni dürten kişi bir hemşireydi.
Hayal kırıklığıyla oluşan bakışlarımı kadına doğru çevirdim, "E-evet iyiyim." Dedim istemeden kekeleyerek.
Kadının gözlerinde oluşan acıma duygusuyla,"Yardıma ihtiyacınız varsa edebilirim." Dedi.
Neden acıyordu ki ? Psikolog polikliniğinde olduğum için mi ? Ben deli değildim ki. Neden öyleymişim gibi davranıyordu ? Neden bana acıyordu ? Ben de ne görmüştü de acımaya başlamıştı ? Yoksa geçmişimi mi gördü gözlerimde ?
Uzun zaman sonra yine aynı duyguyu hissetmeye başlamıştım. Kendinde acıma duygusu ve güvensizlik.
Bunu en son manik dönemindeyken şiddetli bir şekilde hissetmiştim. Daha sonra doktorun yazdığı ilaçlar sayesinde duygularımı kontrol altına alabilmiştim. Ama şimdi tekrar o duygularımın açığa çıktığını hissediyordum ve bunun olmasını istemiyordum. Çünkü kendimden ve yapabileceğim şeylerden korkuyordum. Tekrar hastanede yatıp kollarımın iğne izleriyle dolmasını istemiyordum. İlaç tedavisine geri dönmek istemiyordum. Kendime zarar vermek istemiyordum. Ama içimde oluşan duyguyu da geçiremiyordum çünkü bana kendimi kaybetmemi sağlayan en kötü duyguyu hissettirmişti; değersizlik ve acıma duygusu. Kimsenin bana acımasını istemiyordum. Çünkü artık karşılarında eski Duru yoktu. Ben değişmiştim, hem de çok...
İçimdeki duyguya engel olamadan, "Acıyamaz !" Diye bağırdım hemşireye doğru sonra da sözüme bağırarak devam ettim, "Hiç kimse bana acıyamaz. Buna izin vermem." Diye bağırmaya devam ettim. Olduğum kişiden uzaklaşmaya başlamıştım. Kendimi kaybedip kadının kolundan çekiştirmeye başladım, "Bana acımaya hakkın yok !" Diye hırladım kadına.
Koridorda olan herkesin bakışları bize dönmüştü. Oradan geçen herkes bile durup bize bakmaya başlamıştı.
Kadının gözleri şaşkınlıkla karışık korkuya dönmüştü. Sesinde oluşan korkuyla, "Tamam, sakin olun ve kolumu bırakın. Kendinizde değilsiniz." Dedi.
Şimdi de beni sakinleştirmeye çalışıp kendimi bana suçlu hissettirmeye çalışıyordu. Hem bana acıyıp hem de duygularımı dindirmeye çalışıyordu. Ne büyük ironi ama !
Kontrolümü git gide kaybediyordum. Kadının bunu demesinin ardından sinirle güldüm ve kadının kolunu daha sert çekiştirerek, "Bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Hiç kimse söyleyemez. Ben değiştim çünkü. Eski Duru değilim. Kimsenin sözüne boyun eğmiyorum artık ben !" Diye haykırdım.
İnsanlar kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Uğultu sesleri kulaklarımı dolduruyordu. Dikkatim git gide dağılıyordu. Kulaklarımı kapatmak için kadının tuttuğum kolunu bıraktım. Bu sesler bana o günü hatırlatıyordu. Kendimin farkına vardığım o günü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ YABANCININ GÜNLÜĞÜ
RomanceDuru Ofelya Kara. Küçüklüğünde yaşadığı travmatik olaylar yüzünden, yedi senedir psikolojik destek alan bir kadın. Yirmi dört yaşında olmasına rağmen asla kendini o yaşta hissetmeyen ama öyle davranmak zorunda kalan bir kız. Çocukluğunu yaşayamadığı...