Minho akşam üzeri alfanın çalışma odasına gelmiş, onunla konuşmak istediğini söylemişti. Chan'in tüm gün boyunca sinirle ortalarda dolandığını görmek onu da geriyordu. Sevgilisini de alıp bir an önce burayı terk etmesi için elinden geleni yapmalıydı."Konuş artık! işlerim var, seninle uğraşamam." Chan'in öfkeli bakışları ne kadar inkar etmek istese de onu da etkisi altına alıyor, alfaya itaat etme dürtüsüne engel olamıyordu.
"Neden halâ buradasın? Artık ordu benim emrimde. Eğer bu işi uzatırsan seni kendi ellerimle göndermek zorunda kalırım Chan. Alfa sevgilini de al terk et artık Acheron'u.
Chan sabrının sonuna geldiğini hissediyordu. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu, üstelik şimdi Minho'nun kendisine karşı olan saçma planlarıyla uğraşmak zorundaydı. Artık emindi ki hiçbir zaman istediği sakin ve huzurlu hayatı elde edemeyecekti. Bu gidişle hiçbir şey mümkün değildi.
"Hiçbir yere gitmiyorum Minho, vazgeçtim." Minho açıklama bekleyen gözlerle kendisine baktığında oturduğu sandalyeden kalkıp kardeşinin karşısına geçmişti. Aralık kapıya gözü değdiğinde ise tanıdık siyah saçların varlığını fark etmiş fakat görmemiş gibi davranıp dikkatini Minho'ya vermişti.
"Uğruna savaşacak bir şeyim kalmadı. Beni istemeyen biriyle birlikte olamam. Ayrıca kaçmak yerine içinde bulunduğum düzeni değiştiririm daha iyi. Sana vaatler verdiğimi farkındayım fakat babamla olacak olan savaşımda bana yardım edersen liderlik dışında istediğin her şeyi alacağına söz veriyorum." Minho sinirden kararmış bakışlarını yere indirip derin bir nefes almıştı. Eğer kendisine engel olmazsa birazdan abisinin yüzünü dağıtacağını biliyordu.
"Bu savaşta babamın bile yanında olurum ama beni yüz üstü bırakan bir abinin yanında olmam. Şuana kadar senden bir abilik görmedim, bu saatten sonra da görmeyeceğim belli."
Chan söylenen sözlerin doğruluğunun farkındaydı fakat içindeki kontrolsüz güce hakim olmak onun için çok zordu. Yumruklarını sıkıp sakin kalmaya çalışırken birkaç gündür içinde bulunduğu durumun daha da kötüye gittiğini hissedebiliyordu.
"O zaman bana meydan oku! Madem yerimi almak istiyorsun, madem bu kadar cesursun herkesin önünde beni düelloya davet et. İşte o zaman gerçek bir alfayla savaşmak ne demekmiş görürsün." Minho sinirden gülmeye başladığında gözleri hem hayal kırıklığı hem de çaresizliği yansıtıyordu. Chan haklıydı. Ona meydan okuyacak gücü yoktu, aslına bakarsanız kimsenin yoktu çünkü Chan saf kan bir alfaydı. Yüz yılda bir dünyaya gelen en güçlü kurttu. Minho onun gibi doğuştan şanslı değildi fakat gururunu ezdirecek kadar korkak hiç değildi.
"Pekala.. yarın gün doğumundan sonra tüm klanın önünde seni düelloya davet edeceğim. Ve inan bana öleceğimi bilsem de o suratını paramparça etmeden bırakmayacağım Chan!"
Minho odayı terk ettiğinde duvarın arkasında saklanan beden ani çıkışla irkilmiş ve öfkeli bir ifadeyle kapıya bakan alfayla göz göze gelmişti. Chan hızla kendisine bakan alfanın kolunu tutup onu odaya çekmiş ve sırtını kapıya yaslamıştı.
"Demek gizli gizli bizi dinliyordun küçük fare. Ee söyle bakalım memnun musun duyduklarından? Senin yüzünden kardeşimle dövüşmek zorunda kalacağım. Yarın gerçek Chris'i göreceksin böylece!"
Chan'in söylemek istedikleri bunlar değildi fakat içindeki alfayı bastırmakta zorlanıyordu. Son birkaç güne kadar böyle bir sorun yaşamamıştı fakat alfası orduya katılıp onu terbiye etmeye başladığı dönemlerdeki kadar hırçınlaşmıştı.
"Sana benimle ilgili bilmen gereken ilk gerçeği söyleyeyim o zaman Hyunjin. Ben saf kan bir alfayım. Yıllarca kurt tarafımı eğitmek ve kontrol etmek için çabaladım çünkü eğer bunu yapmasaydım insan olan bedenim sonsuza kadar esir alınacaktı. İnsan tarafımdan çok kurt tarafım baskın. Şimdi yıllar sonra sen karşıma çıktıktan sonra alfam çılgına döndü. Kontrolü ele almaya çalışıyor ve ben çok çaresizim."
Chan son cümlesinin gerçekliğini acı dolu gözleriyle gayet net belli ederken, Hyunjin duyduklarının şok etkisiyle Chan'e bakıyordu. Ona dair bilinmesi gereken en büyük gerçeği şimdi öğrenmesine nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Birkaç saniye alfanın gözlerine baktığında yapılması gereken en doğru şeyin ne olduğunu bir kez daha anlamıştı.
"Artık burada duramam Chris. Kardeşimi de alıp yarın buradan gidiyorum. Düşündüğün gibi saf kan olmanla bir alakası yok bu durumun. Az önce söylediğin cümleden sonra çoktan kararımı vermiştim zaten. Artık uğruna savaşacak bir şeyin kalmadığını söyledin. Belki ben hayatına girdikten sonra hırçınlaşan alfan bensizken eski haline dönüp sana biraz da olsa huzur verir. Hoşçakal.."
Hyunjin dolu gözleriyle öylece çekip giderken Chris'e çok fazla şey için kırgındı. Ondan vazgeçtiği için, onu dengesini bozmakla suçladığı için, ondan gerçekleri sakladığı için, ve kardeşini bile öldürmeyi göze alacak kadar kendinden geçtiği için.. fakat daha fazla burada kalıp sevdiği adamın acımasız davranışlarına şahit olamazdı. Yarın Jisung'u da alıp Elysion'a geri dönecekti.
İmdat!! Ben bu fici kaostan kurtaramıyorum.. Chan'in önce kendini düzeltmesi gerekiyor ki ikili tatlı bir aşk yaşayabilsin. Saf kan alfa olma durumu ise ficin en başından beri aklımda olan bir durumdu yani sırf kaos olsun diye onu eklemedim zaten eklemem gerekiyordu akış için. Minsung ise artık düzeldi sayılır bir sonraki bölümde göreceğiz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden (Hyunchan/Minsung)
FanfictionAcheron ve Elysion kuzey bölgesinin en güçlü sürüleridir. Bu iki klanın liderleri yaptıkları bir anlaşma ile alfa ve omega olan oğullarını evlendirmeye karar verir. İki gencin fikirlerine önem verilmediği gibi kardeşleri ve yakınlarının da hayatları...