Jisung
Eşyalarımı toplayıp evden çıkalı 1 saat olmuştu. Araçtan inip şehir merkezine geldiğimde buranın sürü evinin yakınlarından daha karanlık olduğunu fark etmiştim. Acheron soğuk havası ve karanlık sokaklarıyla bilinen bir yerdi ve şuanda içinde bulunduğum şehir bana bunun doğruluğunu kanıtlıyordu. Beni Elysion'a götürmesi için at arabalarına bakarken ileride büyük bir kalabalık dikkatimi çekmişti. Oldukça yüksek sesle konuştukları için onları duymamak imkansızdı.
"Elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Alfa Chan'in ne kadar büyük bir zalim olduğunu kendi gözlerimizle gördük. Bir an önce prens Minho'nun baş-alfa olmasını sağlamalıyız!"
"İyi de nasıl yapacağız bunu? prens Minho bir düelloyu daha kaldırabilecek güçte değil. Şimdiye kadar Chan'i desteklemek büyük bir aptallıkmış. Hepimiz hata yaptık ve sonuçlarına katlanacağız."
"Eğer Elysion prensi ile evlenirse onun gücünden faydalanabilir. Prens Jisung Elysion da herkesin gözdesi. Bir alfa olarak evli ve mühürlü olması ona alfa Chan'a karşı büyük bir avantaj sağlar!"
Duyduklarımla üstümdeki pelerinin şapkasını başıma geçirip bir köşeye saklanmıştım. Bu insanlar benim yüzümü görmüşlerdi ve beni burada görürlerse sorun çıkabilirdi. Halkın Minho'nun yanında olması beni sevindirmişti fakat bu durum uzun sürecek gibi görünmüyordu. Üstelik nişanın bozulduğunu duyarlarsa umutları tamamen tükenecekti.
Saçmalama Jisung! Buraya kadar gelmişken ve o kalbini defalarca kırmışken şimdi vazgeçemezsin. Kurdum beni uyarıyordu ve haklıydı. Artık Elysion'a dönme vaktim gelmişti çünkü Minho ona verdiğim şansları her seferinde boşa çıkarmıştı. Ama yine de onu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bu kadar ilerlemişken, hayallerine bir adım kalmışken benim yüzümden başaramazsa? Boynumdaki kolyeyi tutup gözlerimi sıkıca kapattım. Şuana kadar bana güç vermişti ve beni korumuştu. Bugün yine vereceğim kararla beni koruyacağını umut etmekten başka çarem yoktu..
Minho
Odamdan çıkıp bahçeye indiğimde evin önündeki kalabalık bana saygıyla selam vermiş, adımı haykırmaya başlamışlardı. Hepsi o kadar ikiyüzlü görünüyordu ki.. En zor zamanımda yanımda olmayan halkı şimdi kendi halkım olarak görecek halim yoktu elbette. Şimdilik bunu bilmelerine gerek yoktu. Şimdilik..
"Sessiz olun! Chan henüz uyanmadı, onun dikkatini çekmemeliyiz. Sadece benden haber bekleyin. Zamanı geldiğinde bu işin üstesinden birlikte geleceğiz." Sözlerimden sonra evin önündeki kalabalık dağılmıştı. Şimdiye kadar bana tiksintiyle bakan insanların şimdi son umutları benmişim gibi bakması midemi bulandırmıştı. Dediğim gibi zamanı geldiğinde hepsinin icabına bakacaktım.
Evin kapısı açılıp Hyunjin dışarı çıktığında bana şüpheyle bakıyordu. Kalabalığın sesini duymuş olmalıydı.
"O gürültü neydi?" omuzlarımı bilmiyorum anlamında silkip bahçe kapısından çıkacakken kolumu tutup beni durdurmuştu.
"Bir işler çevirdiğinin farkındayım Minho. Senin yerinde olsaydım ölümün kıyısından dönmüşken şansımı bir kez daha zorlamazdım." Öfkeli yüz ifadesiyle bana bakarken zaten kırık olan kolumu iyice sıkmıştı. Ben acıyla inleyip geri çekilirken onun yüzünde çektiğim acıdan memnun bir ifade oluşmuştu.
"Jisung nerede, odasında yoktu?" tam ağzımı açıp cevap verecektim ki kolumda hissettiğim nazik dokunuşla soluma dönüp baktığımda endişeyle bakan Jisung'u görmüştüm.
"Hava almaya çıkmıştım hyung. Şimdi müsaadenle iyileşme aşamasında olan nişanlımla ilgilenmek istiyorum." Jisung sert sesiyle ikimizi de şaşırtırken elimi tutmuş ve birlikte eve girmiştik.
Odama geldiğimizde beni yavaşça yatağa oturtmuş ve gözlerimin içine bakmıştı.
"Sen sormadan ben söyleyeyim mecbur kaldım. Eğer geri dönmeseydim bunca yıl verdiğin emeklerin boşa gitmesinden korktum. Başarısızlığında benim payım olsun istemiyorum Minho."
Beni her geçen gün şaşırtmaya devam ediyordu. Doğru kişiye aşık olduğumu biliyordum fakat o çok yanlış birine aşık olmuştu. Aramızdaki fark buydu.
"Nereye gidersen git yolun her zaman bana çıkıyor omega. Artık kaderini kabullenip bana teslim olma vaktin gelmedi mi sence?"
Jisung kolumun üzerinde olan elini çekip ayağa kalkmıştı. Bakışlarını soğuk tutmaya çalışıyordu fakat onun tüm yüz ifadelerini ezbere bildiğimi unutuyordu. Ağlamak üzereydi.
"Seni affetmedim. Canımı daha fazla acıtma."
Ayağa kalkıp ona yaklaştığımda bakışlarını yere indirmişti. Farkında değildi belki fakat bedeni çoktan bana teslim olmuştu. Elimi çenesine koyup nazikçe kaldırdığımda gözlerime bakmıştı. Yaralı bir sincap gibi görünmesi ona zarar verme isteğimi tetikliyordu. Aniden yüzüne eğilip dudaklarını öpmüştüm. Onu büyük bir hırsla öperken gözlerini kapatmış ve ellerini boynuma sarmıştı. Onu özlemiştim ve onun da beni özlediği belliydi. Yumuşak dudaklarını dişlerimle ezip, emerken derin derin nefes almaya başlamıştı çoktan. Birkaç saniye dilimi dudaklarında gezdirip geri çekildiğimde ellerini bir süre boynumdan indirmeden gözlerime bakmıştı. Hem şaşkın hem de her an bayılacak gibi görünüyordu. Onun bu haline gülümseyip ellerini boynumdan indirmiş, dudaklarıma getirerek sırasıyla öpmüştüm.
"Avcı avına kavuştuğuna göre artık hazırlıklar başlasın o zaman. Bir an önce evlenelim ve bizi hor gören herkesin canına okuyalım Jisung.
Bakalım önce hangi çift evlenecek. Sanırım bu hikaye bir çift için mutsuz sonla bitecek, savaşı ya Hyunchan ya da Minsung kazanacak ama hangisi kazanmalı emin değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden (Hyunchan/Minsung)
FanfictionAcheron ve Elysion kuzey bölgesinin en güçlü sürüleridir. Bu iki klanın liderleri yaptıkları bir anlaşma ile alfa ve omega olan oğullarını evlendirmeye karar verir. İki gencin fikirlerine önem verilmediği gibi kardeşleri ve yakınlarının da hayatları...