6. bölüm

2.1K 190 25
                                    

Üzerime siyah takım elbisemi geçirdiğimde siyah, uzun çoraplarımı da giymiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Üzerime siyah takım elbisemi geçirdiğimde siyah, uzun çoraplarımı da giymiştim. Aynadan saçıma şekil verirken ne kadar zayıfladığım bir kez daha gözüme çarptı. Yemek yiyemiyordum, her şey mideme oturuyor ve ağrı yapıyordu.

Her şeyim hazır olduğunda çantama gerekli eşyaları koyup elime aldım. Aşağı inerken mutfaktan Kamer ile Arslan Umut'un konuşma sesleri geliyordu.

Bir süre kapı kenarında onları dinlerken Arslan'ın telefonunun sesini duymuştum, ikisi de sustuğunda kolumdaki saate baktım. Geç kalmama ramak kalmıştı ama içimden bir ses durmam gerektiğini söylüyordu.

"Efendim Azat," diyen sesle derin bir nefes alıp verdim. Sinir oluyordum o orospu çocuğuna. Dudaklarımı dişlerken "Tamam," dedi Arslan. "Öğle arasını sana ayırırım. Her zamanki restorana gideriz."

Başımı hızlı hızlı sallayarak kapıya yöneldim. Benimle tam iki yıldır bir kere dışarıda yemeğe çıkmamıştı. Zaten bana dokunduğu da yoktu. Eğer dokunsaydı vücudumun da ne halde olduğunu görürdü.

Aslında bunun için dokunmasına gerek yoktu. Dışarıdan bile ne kadar çöktüğümü ben görürken onun gözlerinin ben hariç her şeyi gördüğünün bilincindeydim.

Akşam yataktaki sözleri aklıma geldiğinde arabaya geçip hızla sürmeye başlamıştım. Bana karşı olan hislerinin ne halde olduğunu bilmiyordum.

Okula geldiğimde arabayı park edip indim. İlk dersim 12-A sınıfınaydı ve beş dakika geç kalmıştım. Sınıfa girdiğimde göreceğim görüntüden korksam da hızlıca koridoru arşınlayıp sınıfa girdim.

Garip bir şekilde herkes önündeki testini çözüyordu. Şaşırmayı keserek masaya doğru ilerleyip çantamı koymuştum. "Kusura bakmayın, geç kaldım."

"Kusur ancak bizde olur hocam," dedi arka dörtlüden Aktan.

Ona gülerek üzerimdeki ceketi çıkarıp sandalyenin arkasına asmıştım. "Eğer test çözmek istiyorsanız bu dersi size bırakabilirim."

Herkesten bir uğultu geldiğinde gülümsedim. Oy çoğunluğu ders işlememi isteyince ders anlatmaya başlamıştım.

Öğle molasına kadar aklımı dağıtarak gelsem de molaya girdiğimiz gibi içim içimi yemeye başlamıştı. Bir saat sürem vardı ve yarım saati yolda geçirmeyi göze alarak eşyalarımı alıp okuldan çıktım.

Biraz hız yaparak şirketin yakınlarında çoğu üst düzey insanın sıklıkla geldiği restoranın önüne çekmiştim arabayı. İnmeme gerek yoktu çünkü.. çünkü tam karşımda gülerek birbirleriyle konuşuyorlar ve yemeklerini yiyorlardı.

Başımı arka koltuğa yaslayıp bir süre onları izledim. Azat hararetle bir şeyler anlatırken Arslan da onu gülümseyerek izliyordu. Bir anda kahkaha atmasıyla yutkundum. Uzun zaman olmuştu onu böyle gülerken görmeyeli.

Arslan peçeteye uzanırken bir anda elini Azat'ın tutmasıyla ikisi de gülmeyi kesmişlerdi. Nefesimi tutarak ikisine baktım.

Arslan ona bakarken yüzünde nasıl bir ifade vardı göremiyordum. Bir süre Arslan sessiz kalmış ve karşısında konuşan orospu çocuğunu dinlemişti. Daha sonra ise elini kendisine çekip arkasına yaslanmıştı. Birkaç kelime ettiğini dudaklarının kıpırtısından anladım.

Çok sürmeden kalkıp gittiklerinde nefes almakta zorluk çekiyordum. Midemde o yanma hissini tekrar hissederken hızla kapıyı açıp aşağı inmiştim.

Kaldırıma istifra ederken boğazım acıyordu. Gözlerimden akan yaşı umursamamaya çalışarak boş midemdekileri çıkarıp kenara oturdum.

Titriyordum. Kendimde kalkacak gücü bulamazken dizimi başıma yaslayarak bir süre öyle kaldım.

"Senin neden betin benzin solmuş?" Okul bahçesinde otururken yanıma gelen Merih ile irkildim. Ne dediğini duymamıştım bile.

Elini alnıma götürdüğünde anında geri çekilmiştim. "Dokunma."

"Tamam ama iyi görünmüyorsun bir hastaneye gidelim." Gözlerime kabul etmemi ister gibi bakıyordu.

"Gerek yok, iyiyim." dedim sessizce. Böyle olmayı ben istemiştim, o yüzden iyi olmam gerekiyordu.

"Nasıl iyisin," diye sesini yükseltince boş boş yüzüne bakmaya devam etmiştim. "Nasıl iyisin Yusuf, günden güne eriyorsun lan karşımda." Son kelimelerini fısıldarcasına dese de duydum.

Çaresiz gibiydi. Ona karşı hiçbir umut vermememe rağmen böyleydi. "Seni ilgilendirmez."

Yanıma oturup sinirle başını elleri arasına almıştı. "Ne istiyorsun anlamıyorum, en kötü gününde yanında kimse olmasın mı?"

Bir süre sessiz kaldığımda yutkunmuştum. "Olmasın."

Yüzüme inanamazcasına baktı. "Gerçekten inanılmazsın. Pes." diyerek yanımdan çekip gitmişti.

Gülerek başımı iki yana salladım. Kimseye eziyet etme niyetinde değildim. Bana acıyan bakışlarını da istemiyordum. Bu yüzden en iyisi bu yolda tek başına yürümekti.

Yusuf'uma çok üzülüyorum.

her veda sarılmayı hak eder | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin