12. bölüm

2K 208 37
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bir hafta boyunca Arslan ile eski rutinimize dönmüştük. Ne selamımız vardı birbirimize ne de sabahımız.

Aynı yatakta yatıp birbirine sırt çeviren iki insandık. Kavga ettiğimiz günün akşamı eve gelmemişti ama çok garip bir an yaşanmış, Kamer 'abim benimle ve iyi, merak etme' diyerek mesaj atmıştı.

Bir sonraki gün eve geldiğinde ise eski rutinimize bağladığımızı anlamıştım. Günler birbirini kovalarken okullar açılmıştı. İşe gidip gelmek hiç bu kadar yorucu olmuş muydu hatırlamıyordum.

Günden güne tükendiğini hissetmek bir insana zevk vermemeliydi. Ölümü istiyordum. Keşke.. keşke şimdi şu an kimse hücrelerimde dolaşan ve günden güne yayılan o zifiri karanlığı bilmeden bir araba kazasında ölseydim. Veya saçma bir şekilde sokak kavgasına karışsaydım ve orada işim bitseydi. Birisi beni komalık edene kadar dövseydi de ölümü her gün hissetmek yerine bir seferde halletseydim her şeyi.

Araba kazasında ölmek için hız yapmam gerekirdi fakat cesaret edemezdim. Ben değil de başkasının kılına zarar gelirse bu ölümden daha beterdi.

Serserilerin elinde ölüp üçüncü sayfaya haber olmak istiyor muydum.. ben öldükten sonra gerisinin ne önemi vardı ki?

Hastalığım düşüncelerime de bulaşıp bir sarmaşık gibi bütün bedenimi ele geçiriyordu.

Madem ölmek istiyorsun neden ilaçlarına tekrar başladın?

Bilmiyordum. Hiçbir şeyi bilmiyordum. Arslan'ın yüzüme karşı bağırdığı hiçbir sorunun cevabı bende yoktu. Sadece uzaklaşmam gerekiyordu.

Arabayı gelişigüzel durdurduğumda arka koltuktan kendim için aldığım biraları alarak arabadan indim. Bir dağın tepesine çıkmıştım ve buradan.. manzara müthiş gözüküyordu. Bir birayı açarak birkaç yudum aldım.

Gözlerimi kapatıp yüzüme çarpan sert rüzgarı hissetmek iyi gelmişti. Bira ise midemi bulandırmıştı. Biraz daha içtiğimde daha fazlasına dayanamayarak uçurumdan aşağı yolladım şişeyi. Koca bir sessizlikte ne kadar yüksekteysem şişenin kırılma sesini bile duymamıştım.

Akşam olmuştu, hatta gece olmuştu. Ne eve gidesim vardı ne de kendimle yüzleşesim. Ama buraya bir şeyleri yoluna oturtmak için gelmiştim.

Çabalayacak mıydım yoksa böyle mi devam edecekti?

Hiçbir şeyi bilmediğim gibi bunu da bilemedim. Arslan her nefes alışımda öldüğümü bilseydi ne olurdu? Ona annesinin hastalığıyla gitsem ve desem ki böyle böyle. Ben ölüyorum. Ben ölüyorum. Ben. Ölüyorum.

Bunu ilk kendime hatırlattım.

Ben ölüyordum. Amansız mide kanserine yakalanmış insanlar ne yaparsa onu yapmıyordum. Sevdiklerime sıkı sıkı sarılmıyordum. Ama neden? Neden böyleydim?Sorgularken bile kendimi ne kadar tanımadığım yüzüme vuruyordu.

her veda sarılmayı hak eder | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin