İyi okumalaaaarrrrr!!
|||||
Minho o günden sonra tam 3 hafta boyunca Jisung ile arasına gereksiz samimiyet koymayı bırakıp tamamen Liva'nın eğitimine odaklanarak ilerletmişti günlerini.
Liva git gide bu özel eğitim sınıfına alıştı, hatta artık babası olmadan ders bitimine kadar Jisung ile eğitim saatlerini tamamladı. Cuma günü geldiğinde Minho tekrardan okula geldi.
Onları neredeyse her gün karşılayan Jisung bugün karşılamamıştı. Minho garipsese de sebebini sorgulamadı, sorgulamayacaktı da. Kızıyla beraber sınıfa adımladıklarında aralık kapıdan bakıp öğretmenin her zamanki yerinde oturup dışarıyı seyrettiğini gördü. Yüzündeki ifadeyi göremese de nedense onun kötü hissettiğini sezmişti.
Kapıyı nazikçe tıklatıp içeri adımladığında gözlerini hızlıca silip kendini toparlamaya çalışan Jisung'un bu halini hiç beklemiyordu. Öylece bakarken adımlayamamıştı daha fazla Minho. Sanki adımlasa kalbimi kıracakmış gibi hissediyordu karşısındaki bu alımlı öğretmenin.
Jisung boğazındaki yumruyu gönderip hafif öksürerek sesini düzelttiğinde Liva'nın göz hizasına gülümseyerek eğildi. Gözünün kızarıklığının farkında olmadan bu görüntüsünün aksine dünyanın en mutlu insanıymışçasına gülümsemeye çalıştı.
Minho onun hafif dağılmış saçına, kızarmış gözüne ve tahminine göre ağlamaktan kızaran dudaklarına baktı. İçindeki ona sarılıp teselli etme isteğini bastırmak o kadar zordu ki...
Jisung sesini inceltip "Güzelimmm~ Seni özledim, ne zaman bir gün görmesem çok özlüyorum ya!" dedi sahte sitemle.
Liva eğitim süreci boyunca öğrenebildiği tüm sesleri yüksek enerjisiyle sundu öğretmenine. "Beee- Jİİİİİİ!!! Ööö- bababaaaa!"
Jisung onu asla ama asla anlamasa da ona ayak uydurmayı bırakmayacaktı. Hafif kıkırtısıyla "Tamam sen de özledin anladım." dedi alımlı öğretmen. Minho'nun yüzüne bakmadan "Minho Bey, her zamanki gibi 5 dakika kadar durun sonrasında Liva'ya ellerinizi yıkayacağınızı söyleyip çıkın." dedi. Yüzüne bakarsa ağladığını anlayacağını düşündü onun zaten anladığını bilmeden.
"Peki." Diyerek her zamanki yerine geçti Minho.
Jisung, Liva'nın elinden tutarak onu kendi etrafında döndürdü nazikçe. "Bugün de çıtıpıtı olmuşuz." dedi neşeli sesle. "Hadi bakalım bir süre istediğin şeylerle oynamakta özgürsün balım." dedi ve kenarda Liva'yı izlemeye başladı.
Dakikası dolan Minho, Liva'ya ellerini yıkayacağını, onu daha sonrasında dışarıda bekleyeceğini söyledi. Liva anlamasa da sorun etmeden oyuncaklarıyla ilgilenmeye döndü.
Minho çıktığında sebepsizce öğretmenin o üzgün halini düşündü. Onun hep neşeli halini görmeye alışmıştı. Belki de başka zamanlar da böyle üzgündü, bunu saklamayı ve maskelemeyi çok iyi başarmıştı bugün. Başka zaman da yapmış olabilirdi. Arasına mesafe koyduğundan beri onu hiç gözlemlememişti. Eğer ağlamasaydı bugün de anlayamazdı Minho onu.
Minho'yu düşüncelerinden ayıran şey telefonunun sesiydi. Bekletmeden çağrıyı cevapladı. "Efendim Yuna?"
"Bay Lee, aradığınız beyefendiyi bulduk. Hani şu sergisini ve galerisini gezdiğiniz ressam."
"Ee ismi neymiş?"
"Hwang Hyunjin. 25 yaşında oldukça başarılı. Liva ile sizin resminizi çizmeyi de kabul etti. Model olarak 2 saat kadar durmanızın uygun olduğunu söyledi." Minho ismin nereden tanıdık geldiğini düşünse de fazla üstünde durmadı konunun.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Sevgim || Minsung
Teen FictionEşi tarafından özel çocuğuyla terk edilen Minho hayatını meleğinin eğitimine adayacağına ve hayatlarına başka birini almayacağına yemin etmişti... Karşısına o güzel özel eğitim öğretmeni Han Jisung çıkana kadar.