12|

105 18 10
                                        

Selaammmmmm minnoşlarımmm 🧡

|||||

Altı gün... Tam altı gündür Jisung zor zamanlar geçiriyordu ve nihayet normal hasta bakım odasına alındığı zaman gelmişti. Akşam saatlerine doğru Minho oturduğu koltuktan dikelip onu gözlemledi, hareketlilik olduğunu gördüğünde heyecanla başına gitti Jisung'un.

Jisung yoğun kulak çınlaması ve baş ağrısıyla hafif hafif gözlerini aralamaya başladığında bunların yanında bir de uğultular duymaya başladı. Fakat gözleri açılmamaya yeminli gibi tekrar kapandı.

"Uyanıyor... Hemşire!"

Sesin kime ait olduğunu veya ne dediğini anlamasa da yüksek sesle konuştuğu için bu ister istemez Jisung'un yüzünü buruşturmasına (buruşturmaya çalışması desek daha doğru olur.) sebep oldu.

Seslenmek istese de sanki boğazında dikenli teller varmış gibi canı adıyor, seslenmiyordu. Kapının açılma sesini duydu. Uğultu ve çınlamanın içinde tok adım seslerinin hemen yanında durduğunu işitebilmişti. Gözlerini tekrar hafifçe aralamaya çalıştığında puslu görüntüyü engellemek için gözlerini ovuşturmak istese de yapamadı.

Jisung başına dokunan ve yüzünde gezen birkaç parmak hissettiğinde ağrı ve endişeden hafif inleme kaçırdı kurumuş dudakları arasından.

"Pekâlâ, çektiği diğer acıların yanı sıra en azından ateşi düşmüş." Hemşire koca ateşin içine birkaç damla su serpiştirmeye çalışıyordu resmen. Ona beklentiyle bakan adama başka ne söyleyebilirdi bilmiyordu çünkü şu an yatan adamın ağrılarını ve acılarını tahmin edebiliyordu ne yazık ki...

Jisung uğultunun arttırdığını hissettiğinde iniltiyle konuştu. "Sessiz o-olun lüt-fen." Kuruyan boğazı ona zorluk çıkarıyordu ve sesi çatallaşmıştı. Minho bunu farkettiği an karton bardağa doldurduğu suyu onun hafif aralık dudaklarından yavaşça akıtmaya başladı.

Jisung yattığı için içerken zorlansa da suyun yavaş akması onun daha rahat içmesine olanak sağlıyordu.

"Doktoru çağıracağım, başına dokunmayın lütfen." Hemşire nazik uyarısıyla çıktığında Minho nihayet kendine gelen bu adamla içinden defalarca kez şükretti. "Jisung... Beni duyu-"

"Sus, lütfen. Başım!" Jisung nihayet bir kolunu kaldıracak güç bulup başına götürdüğünde Minho onu durdurmak zorunda kaldı. Düştüğünde kafasını defalarca ahşap korkuluklara ve ahşap zemine çarptığından herhangi bir hasar almamasına özen gösteriyorlardı çünkü kontrolleri hâlâ devam ediyordu.

"Tamam, afedersin." Fısıltıyla söylediğinde duymasını istedi Minho onun. Biraz ileride Jisung'un telefonunun titrediğini gördüğünde oraya ilerledi Minho. Hastaneye ilk getirdiklerinde cebinden çıkarmışlardı.

Ekranda Hyunjin'in ismini görünce açtı Minho.

"Jisungie nerelerdesin altı gündür!" Hyunjin endişesini ve öfkesini sesine yansıtmaktan geri durmamıştı. Kaç gündür aklına gelmeyen şey kalmamıştı.

"Ben Minho..." Minho içinde olduğu durumu nasıl anlatacağını bilemediğinden öylece sustu sadece.

"Jisung nerede!?" Hyunjin, Minho'ya karşı saygısını kenara bırakıp tamamen öfkeyle konuştu. İşte şimdi aklında daha kötü senaryolar canlanmıştı bile.

"Hastanede, Hyunjin sana so-"

"NE DEMEK HASTANEDE!!??"

"Atacağım konumdaki hastaneye gel, detaylıca konuşalım." diyerek yüzüne kapatmak zorunda kaldı ve ona kendi telefonundan konumu attı Minho çünkü şu an Hyunjin'in ona bağırmasına tahammül etmek istemiyordu. Kendini yeterince boktan hissediyordu zaten...

Özel Sevgim || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin