Oda 1456

|18|°

...

"Ne zaman dönüyorsun?"

"İki gün sonra. Binanın çizelgesini tamamladım ama hala eksikler var o yüzden bir gün daha kalacağım."

"Anladım. Tamam geldiğinde yine bir aile yemeği olacakmış. Fakat sanırım bu sefer annemlerin evinde. Minho biraz rahatsızlaşmış onun için."

"Nesi var?"

"Minho kanser unuttun mu? Ameliyat olucak haftaya o yüzden yine yemek için toplanacağız."

"Unutmuştum... Tamam sonra konuşuruz."

Lee telefonu kapattıktan sonra cebine koyup Know'un yanına gitmek için arabasına bindi. Abisinin hastalığı ilerlemiş durumdaydı. Şimdi de bu ameliyat hayatına bedel olacaktı. Sadece iki olasılık vardı. Ya ölecek ya da yaşayacaktı.

...

"Hoş geldiniz Bay Lee. Anneniz içeride."

"Sağol... Anne!"

"Gel buraya."

"Abim nerede?"

"Odasında."

"Yanına gidiyorum doktor falan var mı?"

"Hayır yok."

Adam başını sallayıp yavaşça merdivenlerden çıkıp Know'un odasına yürüdü. Kapıyı açıp abisinin yatağının yanında ki sandalyeye oturdu.

"Nasılsın?"

"İyi iyi... Ameliyat için endişeli misin?"

"Aslında hayır... Ölsem bile umrumda olmaz. Bıktım artık..."

"Deme öyle... Ölmeyeceksin tamam mı?"

Lee gülümseyip abisinin gözlerine baktı.

"Bunları düşünme."

"Ne düşünmem gerekiyor?"

"Bilmiyorum... Aç mısın?"

"Hayır az önce yedim... Sen gelmeden. Bu arada babam ne diyor? Gelecek mi?"

"Herhalde gelir. Oğlunun ameliyatına gelmezse artık..."

"Geleceğini sanmıyorum. Doğduğumdan beri benden nefret ediyor. Onun için birinci hep sendin."

"Babam için birinci olsam n'olmuş yani... Ondan nefret ettiğimi biliyorsun."

"Neyse... Geçen gün bir kızla görüştüm. Aslında senin için."

"Ne? Neden?"

"Seni görmüş beğenmiş. Evli misin merak etmiş."

"Ne dedin?"

"Evli dedim. Değil misin? Hem şu hizmetçi oğlanla biraz fazla yakınsın gözümden kaçmadı sanma."

"Hey! Boş ver onu... Han gelecek birazdan. Onu da çağırdım, seninle eğleniyor."

"Gelsin bakalım."

Lee gülümseyip geriye yaslandı ve elini ceplerine koydu.

Çok geçmeden aşağıdan Han'ın sesi geldi. Yine enerjikti. Ardından kapının açılması ile Know kapıya döndü.

"Hey dostlarım! Naber!"

"Hoş geldin Han..."

"Hoş buldum hoş buldum... Eyy Minho! Nasılsın?"