...
"10 dakikaya hazır ol çıkacağız."
"Tamam baba!"
Lee odasında giyinirken babası onu bekliyordu. Üstüne siyah bir takım giyip son kez saçlarını taradı.
Babasının yanına gittiğinde, babasının elinde ki bilekliğe baktı.
"Onu nereden buldun?"
"Masanın üstünde duruyordu. Kimin bilekliği? Lina'nın falan mı?"
"Hayır ver bana."
Adam bilekliği alıp cebine koyduktan sonra babası ile evden çıktı.
...
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk."
Lee ve babası içeri girdikten sonra adam kapıyı kapattı ve arkalarından yürüdü.
"Bay Lee, oğlunuz mu?"
"Evet küçük oğlum Felix."
"Memnun oldum."
Lee gülümseyip ellerini cebine koydu ve babasının arkasından salona girip oturdu. Etraf çok göz yoruyordu bu yüzden başını eğmişti.
"Aç mısınız? İçecek veya kek getirteyim mi?"
"Ah bilmiyorum... Felix bir şeyler yemek ister misin?"
"Filtre kahve varsa içebilirim."
Adam başını sallayıp dudaklarını araladı.
"Sam!"
Lee hala başını kaldırmamıştı. İçeriye kahverengi saçları olan bir oğlan girmişti.
"Buyurun efendim?"
Ses tanıdık geliyordu adamın kulağına. Ama bunun sadece bir hayal olduğunu düşündü.
"Bay Felix'e bir filtre kahve getir."
"Ne?"
"Duymadın mı beni? Filtre kahve getir."
Oğlan başını çevirdiğinde o an gözlerine inanamamıştı. Geride bıraktığı, aşık olduğu adam karşısında duruyordu.
"Hey! Hadi gir getir!"
"Şey... Tamam hemen getiriyorum."
Oğlan yine mutfağa döndüğünde bir bardak su içti. Hala şaşkındı. Gözünden bir damla yaş akmıştı.
Eliyle yüzünü silip hızla kahveyi hazırladı.
...
"Buyurun kahveniz."
"Teşekkür ederim. Masaya koy."
Oğlan fincanı masaya bırakıp eğildi ve yavaşça oradan ayrıldı.
Lee başını sonunda kaldırıp kahvesini sakince içmeye başladı. Fazlasıyla acı ve sıcak olduğu için boğazı yanmıştı bu yüzden öksürmüştü.
"İyi misiniz?"
"İyiyim bir şey yok... Mutfak ne tarafta?"
"Ah hemen aşağıda."
Adam ayağa kalkıp merdivenlerden aşağı indi. Elinde ki bardakla yavaş yavaş inerken oğlan ise yukarı çıkıyordu.
Lee karşısında ki oğlanın tam suratına bakmadan dudaklarını araladı.
"Kahve biraz fazla acı olmuş da. Su alabilir miyim?"
Oğlan dolmuş gözlerini saklamak için bir kaç kez kirpiklerini sildi.
"Tabii siz gidin ben getiririm."
Adam başını kaldırıp oğlanın tam gözlerine baktığı an başından kaynar sular dökülmüş gibiydi. Elinde ki fincan yerde tuzla buz olmuştu.
Sol gözünden ansızın akan bir damla yaş ise kırık bardak parçalarıyla birleşmişti.
Ağzından hiç bir şey çıkamaz olmuştu. Bardağın sesiyle Lee'nin babası aşağı inmişti.
"Bir şeyin var mı?!"
Adam gözünü silip babasına döndü.
"Hayır iyiyim... Şeyle... Çocukla çarpıştık da elimden kaydı."
Arkadan gelen sesle oğlan başını kaldırdı.
"Evimizde iki tane değerli insan var! Daha dikkatli olamaz mısın?"
"Onun suçu yok. Benim elimde olan bir şeydi. Siz gidin ben elimi yıkayacağım."
Adam oğlana bakmadan arkasını döndü ve banyoya girdi.
Herkes oradan ayrılmışken oğlan mutfakta bir sandalyeye oturdu ve istediği tek şey yutkunmaktı. Boğazı düğümlenmiş gibiydi. Ağlamamak için biraz su içti ama bir faydası yoktu.
Derin derin nefes alırken arkasında ki sesle arkasını döndü.
"Neden gelmedin?"
Oğlan karşısında duran gözleri kızarmış adama baktı. Perişan haldeydi sanki.
"B-ben... Özür dilerim."
"Beni niye bıraktın Hyunjin? Sana ihtiyacım vardı benim. Hemde en çok istediğim anda. Birden bırakıp gittin. Elveda bile etmeden. Niye?"
"İsteyerek yapmadım inan bana."
Oğlan ayağa kalktı ve Lee'ye doğru yürüdü.
"Gerçekten mecburdum."
"Ben seni seviyordum Hyunjin. Daha önce hissetmediğim duyguları sana besledim ben. Sen tek gecede gittin."
"Ben... Bilerek olmadı. Lina zorla yaptırdı. Tehdit etti."
"Ne dedi sana?"
"A-annem ve sen. İkinizden birini seçmemi istedi."
Adam başını eğdi ve göz yaşlarının akmasına izin verdi.
"Telefonlarımı niye açmadın? Bana neden haber vermedin? Ben her gün umutla seni bekledim."
"Özür dilerim..."
Lee olduğu yerde soğuk duvara yaslandı ve yere çöktü. Yüzünü ellerinin arasına alıp kendine hakim olamadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Oğlan onu bu halde görmeye alışık değildi. Elini ona uzattığında önce tereddüt etti fakat sonradan saçlarını okşamaya başladı.
"Felix... Affet beni."
"Sen beni sevdin mi Hyunjin?"
Adam kızarmış gözlerini oğlanın gözleri ile buluşturdu.
"Hm?"
"Seni sevdim Felix. Hala da seviyorum..."
Lee zar zor gülümsedi ve başını tekrar eğdi. Eliyle gözlerini sildikten sonra tekrar karşısında diz çökmüş oğlana baktı ve hiç beklenmedik bir anda dudaklarına yapıştı.
Hwang bunu beklemiyordu kızarmış yanakları adamın ıslak yanaklarına değiyordu. Lee elini onun yanaklarına götürüp hafifçe okşadı ve geri çekildi.
"Beni bir daha bırakma."
Oğlan son kalan enerjisiyle adama sarıldı ve sanki evine dönmüş gibi aynı huzuru buldu. Kendini onun kollarına bıraktı.
...
SON.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oda 1456
Storie d'amore"O zaman etek giyeceksin." "Bacaklarım size bir şeyler mi ima ediyor Bay Lee?"