I'm numb to you, numb and deaf and blind
You give me all but the reason why
I reach, but I feel only air at night
Not you, not love, just nothing
I run to you (and run away from this hell)
Call out your name (giving up, giving in)
I see you there (still, you are)
Farther away
Try to forget you
But without you, I feel nothing
Don't leave me here by myself
I can't breatheEvanescence- Farther Away
Yo yo yo dostum oooooy vermeyi unutma bakalım, keyifli okumalar dilerimm.
♔
Delta sıkıca kavradığı kılıcını hırsla savurdu. Önünde ki tahta makete defalarca kez geçirdi keskin metali.
İçinde ki sinirini bir türlü yatıştıramıyordu. Bir kaç kez daha savurdu kılıcı, tahta maket en sonunda dayanamayarak parçalara ayrıldığında durdu.
Terleyen alnını elinin tersiyle silip soluk soluğa yere düşen tahta parçalarına baktı.
Omegasını o betayla gülerek konuştuğunu gördüğünden beri burada kılıcını bir o yana bir bu yana hiddetle sallıyordu.
Sinirini atmak için gelmişti buraya, ama tam aksine daha da öfkelenmişti. O görüntüler sürekli zihninde dönüp duruyor ve bu onu daha da çıldırtıyordu.
En çok da kendisine kızıyordu. Onu kıskandığı için. Evet eşiydi, ama sadece kağıt üzerinde eşiydi. Farklı odalarda yatıyorlar, yüz yüze gelmiyorlardı, sohbet dahi etmiyorlardı.
Onlar bir eşten çok arkadaş, hatta yabancı gibilerdi. Bu durum belki de Jeongguk bu konuya çok takılmıyordu ama küçük omega bu duruma çok üzülüyordu.
Bir omegaya karşı duygu beslemek istemiyordu.
Çünkü korkuyordu.
Her ne kadar bunu kendine dahi itiraf etmek istemese de gerçekler bunlardı.
Korkuyordu. Onu fazlasıyla bağlanmaktan ve günün birinde kaybetmekten ölesiye korkuyordu.
Jeongguk'un babası onu kimseye bağlanmaması için, kendi ayaklarının üzerinde, yalnız başına ve dimdik kalabilmesi için eğitmişti.
Şimdi de birisine bağlanmaktan ve kaybetmekten ölesiye korkuyordu. Ve bağlanmak istemiyordu.
Olabildiğince duygularını bastırmış, köreltip derinlere gömmüştü. Ya da o öyle sanıyordu.
Omegayı neden kıskandığını bilmiyordu. Sadece onları o şekilde görmek içindeki bir şeyleri ateşlemişti.
Başını iki yana sallayıp kafasında ki düşünceleri bir kenara itti. Henüz yapması gereken işleri vardı, onları bitirmesi gerekiyordu.
Kendine itiraf etmese de iş sadece bir bahaneden ibaretti. İşin aslı sadece bunları düşünmek istemiyordu. Olabildiğince düşüncelerinden kaçmak için çabalıyordu sadece.
Akşam yemeğine kadar kendisini odasına kapatmıştı. Önünde yığın şeklindeki kağıtları çoktan bitirmişti. Kendisine bir başka uğraş bulup onunla oyalanmaya başladı.
Kapısı çaldığında gözlerini önünde ki evraklardan ayırmadan 'gel' diye seslendi kapının ardındaki kişiye.
"Majesteleri, akşam yemeği vaktinin geldiğini söylemek için geldim." Delta başını kaldırıp kapıda duran kahyaya baktı.
"Pekala Philip, geliyorum." Adam eğilip odadan çıktığında Jeongguk sırtını sandalyeye yasladı. Kollarını havaya kaldırarak bedenini gerdirdiğinde gerçekten de yorulduğunu fark etti.
Odasından çıkıp sert botlarının yere her temas edişinde çıkarttığı tok sesin yankılandığı koridorlardan geçerek yemek odasına vardı. Kapıda ki şövalyeler kapıyı iterek açtılar.
Delta içeri girip etrafa kısaca göz gezdirdi. Annesi, babası ve eşi hep beraber masada oturuyorlardı.
Jeongguk'un da gelmesiyle yemekler servis edilmeye başlanıldı. Tabağına konulan yemekleri yemeye başladığında koca salonda sadece metalin porselene sürttüğü zaman çıkarttığı tiz sesler dışında hiç bir ses yoktu.
Başını yavaşça tabağından kaldırıp karşısında oturan bedene çevirdi. Küçük omega tabağında ki yemekleri yavaş yavaş yerken yüzünden eksik olmayan gülümsemesi bu sefer yoktu.
Jeongguk etraftakilerin dikkatlerinin farklı bir yerde oluşundan faydalanarak omegayı izlemeye devam etti.
Belki de ilk defa bu kadar uzun süre incelemişti onu. Normal bir zamanda birbirlerine bakmaktan kaçınıyorlardı sonuçta.
Başını her hareket ettirdiğinde dalgalanan sarı saçlara daldı gözleri. O kadar dokunulası duruyorlardı ki. Sadece görüntüsünden bile yumuşacık olduğunu belli ediyordu.
Küçük fındık gibi burunu, uzun kirpikleri, küçük kirazdan hiç bir farkı olmayan dudakları.. Delta aniden ne düşündüğünün farkına varıp başını salladı.
Ona aşık olacak olması ikisi içinde yaşanabilecek en kötü şey olurdu.
Delta'da bunun gerçekleşmemesi için elinden geldiğince uğraşıyordu. Yalnız bilmiyordu ki kader de yazılan şey ney ise o olurdu..
Merhabalar, nasılsınız bakalım? Umarım iyisinizdir. IU ve Taehyung'un çıkan klibini izlediniz mi? Çok güzeldi değil mi ya, ben resmen aşık oldum. Yalnız kısa bir klip yetmedi bana, bir kaç sezonluk dizi falan çıkartmaları lazım bence qüwğwü. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer kurgularıma da göz atmanızı öneririm. Diğer bölümde görüşmek üzere şeker çocuklar-r.b
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beauty And The Beast ○Taekook○
FanfictionOmegaverse × Mpreg × Yetişkin içerik Veliaht prens Jeon Jeongguk soğuk, acımasız, güçlü ve korku salan bir Deltaydı. Tahta geçmesi içinse evlenmesi şarttı. Annesinin topladığı omegaların arasında gözüne çarpan sarı saçlı omega Kim Taehyung'u eşi ol...