Çiçekler gibi
Ekrem Bey′deki
Ama bana bakma öyle
Sakin olma bir şey söyle, ölücem be hiç mi sevmedin?
Karşılıksız olmaz ki
Ölüler alkış tutmaz ki, bak öldüm ben hiç mi sevmedin?
Asla geriye bakma
Saçma mesajlar atma
Kaç ve barında saklan
Üç yüz on yedi gün
Dalgalarda var bir hüzün
Bağla betonu suya atla
Hiç sorun değil, bırakıp gitmesi
Sorunsuz değil, hiçbir tanesi
Sen de sevseydin yola çıkmayı
Anlayacaktın yaşananlarıVagon- Ama Bana Bakma Öyle
Keyifli okumalar dilerim limoncuklarım.
"Şimdi git, kendi yoluna git. Ve hafızamda güzel bir anı olarak kal Heesun. Görüşürüz sevgilim.."
Aşkları bir anda küçük kıvılcımlarla büyümüş ve bütün bir ormanı şiddetle yakmıştı. Ve aynı şiddetle ansızın sönmüştü..
"İşte o şekilde yollarımızı ayırdık." Seokjin ses gelmeyen ikiliye baktığında ikisinin de salya sümük ağladığını görmüştü. Şaşkınlıkla ağlayan suratlarına bakıp gülmüştü.
"Benim ağlamam lazım değil mi siz neden ağlıyorsunuz?" Gülerek konuştuğunda Hoseok burnunu çekti.
"Seokjin! Böyle bir durumda nasıl gülebilirsin!" Yakınarak konuştuğunda burnunun akmasıyla masadan peçete alıp burnunu sildi.
"Ah tanrım.. Siz çok güzelmişsiniz ya, neden böyle oldunuz ki?" Taehyung'un sorusuna omuz silkti Seokjin. "Bilmiyorum ki o gün neden öyle bir şey yaptığını kendisi bile bilmiyordu. Her ne kadar ardından küfür etsem de uzun bir süre kendime gelememiştim. Ona o kadar çok bağlanmıştım ki.." Gözleri masanın oyuk yerine takılmıştı. "Sabah uyandığımda yanımın boş olmasına alışamadım uzun bir süre. Ya da akşamları işten eve geldiğimde boş eve karşı 'ben geldim' demeye. Yemek yaparken tadı nasıl diye salona gittiğimde orada kimsenin olmamasına.." Derin bir iç çekti Seokjin.
"Tamam hadi yeter bu kadar ağlamak sızlanmak, kalkın gidin be! İşim gücüm var benim." Diyerek ikiliyi mutfaktan kovmuştu. Taehyung çıkmadan önce Seokjin'e sıkıca sarılmıştı. "Bizim hep yanında olduğumuzu unutma tamam mı Jin." Diye mırıldandığında Seokjin kıkırdayıp sırtını sıvazlamıştı.
"Tamam tamam hadi gidin!" Mutfaktan çıktıklarında Hoseok kendi işinin başına gitmişti. Taehyung da odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Koridordan geçerken aniden bir odaya çekildiğinde tam da çığlık atacak ki kulağına dolan tanıdık sesle bu fikrinden vazgeçti.
"Şşt benim güzelim sakin ol." Kastığı bedeni rahatlayıp arkasına dönmüştü. Yüzüne sırıtarak bakan eşine çatık kaşlarıyla baktı. Eliyle yanağını çimdiklediğinde delta acıyla sızlandı.
"Ah ah! Acıyor!"
"Sus! Kötü delta! Aklım çıkıyordu az kalsın be! Aniden odaya çekmek nedir, canın sıkılıyor herhalde senin?" Diye çocuk azarlar gibi azarladığında delta gülmüştü. Avcunu eşinin yanağına yasladığı esnada kızarmış gözlerini fark ettiğinde kaşlarını çattı.
"Sen ağladın mı?" Diye sorduğunda Taehyung başını salladı. "Hmm birazcık ağlamış olabilirim."
"Ne oldu?" Deltanın ciddi suratına bakıp gülmüştü.
"Bir şey olmadı yakışıklım, Seokjin geçmiş anılarını anlattı ona ağladık biraz." Dediğinde Jeongguk rahat bir nefes vermişti. Başparmağıyla eşinin gözaltlarını okşadı. Elleriyle kavradığı yüze öpücükler kondurduğunda Taehyung kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beauty And The Beast ○Taekook○
FanfictionOmegaverse × Mpreg × Yetişkin içerik Veliaht prens Jeon Jeongguk soğuk, acımasız, güçlü ve korku salan bir Deltaydı. Tahta geçmesi içinse evlenmesi şarttı. Annesinin topladığı omegaların arasında gözüne çarpan sarı saçlı omega Kim Taehyung'u eşi ol...