Hoşgeldin. Umarım severek okuyacağın satırlar yazabilmişimdir. Fikirlerini merak ediyorum, lütfen benimle paylaş olur mu? Ayrıca, unutma ihtimaline karşı hatırlatıyorum. Şimdiden yıldızı parlatsan, ne iyi olur. Keyifli okumalar.
Bölüm şarkısı medyada.
Nil Özalp - Kalp BoşKasım, 2009
Cumartesi sabahı geç saatte yapılan keyifli kahvaltıdan sonra Burçin hazırlanmak üzere odasına çıktı. Dar paça lacivert kot pantolonunu ve mor balıkçı yaka triko kazağını yatağının üzerine koyup, üzerindeki pijamalarını hızlıca çıkardı. Kıyafetlerini giydikten sonra, banyoya geçip saçlarını taradı. Kısa bir süre önce uzun saçlarını arada bazı tutamları kıpkırmızı olacak şekilde siyaha boyatmıştı. Minik bir tokayla iki yandan ince tutamlar alarak arkada topladı. Göz kapaklarının kirpik diplerine mor kalemiyle ince bir hat çizip, bolca rimel sürdü. Dudaklarını da hafifçe nemlendirdikten sonra hazırdı. Parfümünü sıkıp, önceden hazırladığı küçük sırt çantası ve siyah deri ceketini aldı. Hazırlanmış kendisini bekleyen ailesiyle birlikte evden ayrıldı.
Mesajdaki adrese yakın bir yere Hakan Bey arabayı park etti. Gülsüm Hanım ve Onur, yakındaki alışveriş merkezine gidecek; görüşme bittiğinde Burçin ve Hakan Bey de onlara katılacaktı. Baba-kız bir tarafa, anne-oğul diğer tarafa yönelip yürümeye başladılar.
Hakan Bey, hala neden kızına kendisinin eşlik etmesi gerektiğini anlamlandıramıyordu. "Burçin, tatlım neden beni istedin yanında?"
Burçin, babasının merakını anlıyordu. Bu sorunun geleceğini de tahmin ediyordu. Sade ve basit bir açıklama hazırlamıştı çoktan.
"Nasıl bir yer olduğunu, kaç kişi çalıştığını bilmiyorum baba. Her ne kadar komşumuz da olsa güvenemedim. O yüzden tek başıma gitmek istemedim."
Hakan Bey anlayışla başını salladı. Burçin gözlerine ulaşan gülümsemesiyle, babasına bakıp ardından koluna girdi. Baba-kız kol kola ilerlemeye devam etti. Meydanın üst tarafındaki pasajlardan birinin önünde durdular. Burçin elindeki telefondan mesajda yazılan adresi kontrol edip, "burası," dedikten sonra içeri girdiler. Üçüncü kat yazmıştı Ömer. Merdivenleri tırmanıp, iş merkezine çevrilmiş eski binadaki kapıların yanındaki tabelaları taramaya başladılar. Koridorun sol tarafında kalan siyah kapı aradıkları ofisti. Zili çalıp beklemeye başladılar.
Ömer üç gün boyunca annesinin anlata anlata bitiremediği kızı oldukça merak etmişti. Öğleden önceki son dersi yarım saat önce bitmişti. Öğrencisini gönderir göndermez, lavaboya gidip saçlarını düzeltti. Parfümünü yenileyip, ortalıktaki dağınıklığı toparladı ve pencereleri açarak içerisini havalandırdı. Odanın yeterince havalandığını düşünüp pencereleri kapatır kapatmaz zil çaldı.
Kısa bir bekleyişin ardından kapı açıldı. Üzerinde krem boğazlı bir kazak ve siyah kot pantolonuyla oldukça uzun boylu genç bir adam kapıda hafif şaşkın bakışlarla baba-kızı karşıladı. Hakan Bey, karşısındaki genç adama elini uzatarak, "merhaba, Hakan ben. Burçin'in babasıyım," dedi. Ömer, hızlıca kendisini toparlayıp kendisine uzatılan eli sıktı. "Ömer. Memnun oldum Hakan Bey," derken samimiyetle gülümsedi. Ardından elini Burçin'e uzattı. "Hoş geldiniz," derken karşısındaki genç kızın gözlerinde takılı kalmıştı. Burçin ise, sessiz bir baş sallayışla verdi cevabını.
Karşısındaki genç adam boş zamanlarını iyi değerlendirmiş, kaslarını oldukça geliştirmişti. Üzerine oturan kazağından karın kaslarını saymak hiç de zor değildi. Esmer sayılabilecek teni, siyah saçları ve koyu kahverengi gözleriyle tam bir kara oğlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇİN
RomanceBir daha görmek istediği son insan bile olamazdı ama tam karşısındaydı işte. Bakışlarında aralarındaki mesafeye rağmen açıkça okuduğu karmaşık duygularla gözlerini dikmiş bakıyordu. Kıskançlık, hüzün, öfke... Hepsi bir olmuş, saldırmak için an kollu...