Bölüm 12

124 4 0
                                    

Hoşgeldin güzel insan. Burada olduğun için çok şanslıyım. 🌸

Uzun bir ara verdik ama söz bundan sonra böyle uzun aralar olmasın diye çabalayacağım. İzae'nin finalinden hemen sonra yazacak gücüm olmadı, malum Ramazan. 🙈 Bayram şekeri niyetine bir bölüm bırakıyorum.

Fikirlerini merak ediyorum, benimle paylaş olur mu? Ayrıca, unutma ihtimaline karşı hatırlatıyorum. Şimdiden yıldızı parlatsan, ne iyi olur. Hatta kontrol etsen, belki buraya kadar gelirken parlatmadığın yıldızlar vardır. 🙈

Umarım severek okuyacağın satırlar yazabilmişimdir. Buraya kadar okuduysan, en büyük teşekkürüm sana. ❤️ Keyifli okumalar.

Bölüm şarkısı medyada.
Haluk Levent - Gülendam

Temmuz, 2010

Burçin, açık mavi şile bezi üzerinde küçük çiçek nakışları olan kapalı V yaka, kolsuz elbisesi ve kendi deyimiyle 'şipidik' terlikleriyle hazırlanıp bahçede diğerlerini beklemeye başlamıştı. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı. Hava gerçekten akşam saatleri olmasına rağmen çok sıcaktı. Artık esmerleşen teninde yeşil gözleri birer yıldız misali parlıyordu.

Bahçenin bir ucunda geniş salıncakta oturup telefonuyla uğraşan sevgilisini görünce hızlı adımlarla yanına gitti. Ömer, genç kızı görür görmez yüzüne yayılan geniş gülümsemesiyle kollarını açıp beklemeye başladı. Sevgilisini bekletmeden gidip sokuldu yanına Burçin. Öğrendiğinden beri aklını kurcalayan meseleyi konuşmak için en uygun zamandı.

"Hayatım, geçen geceki partide bana söylemeyi unuttuğun ya da önemsemediğin bir şey oldu mu?"

Böyle bir soru beklemiyordu genç adam. Burçin her zamanki tavrını takınıp lafı dolandırmadan sormuştu aklındakini.

"Nasıl yani canım?"

Sesi oldukça düz çıksa da içinde yaşadığı panik Ömer'in düşünmesini zorlaştırıyordu. Zaman kazanmak için anlamazlığa vurmuştu sevgilisinin sorusunu ama kısa zamanda bir çıkış yolu bulması gerekiyordu.

"Yani ne bileyim işte."

"Güzelim açık mı olsan azıcık?"

Burçin başını kaldırıp doğrudan genç adamın gözlerine baktı. Bakışları o kadar derindi ki sanki içini görüyor gibi geldi Ömer'e.

"Tamam. Ama bu olay aramızda bir sorun oluştursun istemiyorum çünkü gerçekten önemsiz bir detay."

Tane tane konuşuyor, genç kızı ikna ettiğinden emin olmak istiyordu.

"Lavaboya gittiğimde bir kız, tanışmak istedi. İsmini söyleyip elini uzattı. Nezaketen sıktım elini ben de. Sonra numarasını verdi. Kağıda yazılmıştı. Ben de içeri girince çöpe attım."

Derin bir soluk alıp verdi genç adam. Anlattıkları doğruydu aslında sadece minik bir detayı es geçmişti. Numara yazılı kağıdı atmadan önce telefonuna sanki öğrenciymiş gibi kaydettiğini söylememişti.

Burçin yeniden başını sevgilisinin göğsüne koyup gülümsedi. Kalbinin üzerine minik bir öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum canım ama ne olursa olsun benimle paylaş olur mu? Başkasından duymak istemem böyle şeyleri. Önemsiz bir olay çok ağır sonuçlar doğurabilir. Bunlar bizi yıpratır. Ben seni hep böyle sevmek, sana hep bu günkü gibi, hatta daha fazla güvenmek istiyorum."

Yutkunup gülümsemeye çalıştı genç adam. Kollarındaki kızı haketmiyordu. Ama o da seviyordu. Kendince...

"Söz," dedi. "Söz veriyorum, bundan sonra ne olursa olsun benden duyacaksın." Saçlarına bir öpücük bırakıp aklına gelen şeyle kaşlarını çattı. "Sana kim söyledi ki?" Burçin kıkırdayıp, "kuşlar," diye cevapladı sevdiği adamı. Ömer'in kaşları daha da çatılıp bir şeyler söyleyecekken diğerlerinin kendilerine seslenmesiyle susmak zorunda kaldı.

BURÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin