Hoşgeldin. Umarım severek okuyacağın satırlar yazabilmişimdir. Fikirlerini merak ediyorum, lütfen benimle paylaş olur mu? Ayrıca, unutma ihtimaline karşı hatırlatıyorum. Şimdiden yıldızı parlatsan, ne iyi olur. Keyifli okumalar.
Bölüm şarkısı medyada.
Erkan Güleryüz - Deli AşkKasım, 2009
Gülsüm Hanım ve kızların hummalı çalışmalarıyla hazırlıklar tamamlanmıştı. Nihayet sofra da hazır olduğunda, annesi Burçin'i "git üzerine bir şey giy," deyip odasına gönderdi. Esra arkasından kıkırdarken, "anadan üryan geziyordum ya zaten ben de," diye söylenerek odasına çıktı. Eve geldiklerinden beri o kadar telaşlıydı ki annesi, her misafir geleceğinde olduğu gibi, kimin geleceğini sormak için vakit bulamamışlardı oraya buraya koşturmaktan.
Servise işinin ona kaldığını hesaba katarak, siyah dar paça kot pantolon ve lacivert üzerine yeşil kırmızı baklava desenli kazağını giyindi Burçin. Saçını salaş bir örgü yapıp bıraktı. Siyah göz kalemini hafifçe çekip, biraz da rimel sürdü. Yeterdi! Hazır olduğunda alt kata inip, somurtarak "olmuş mu?," diye sordu. Annesi ve Esra, Burçin'i şöyle bir süzüp beğeni dolu bakışlarını gönderdiler. Kapı zilinin çalmasıyla Hakan Bey ayaklandı. Burçin ise Esra'ya sokulmuş gelecek misafirleri bekliyordu.
Kapıdan ilk giren, Leyla Hanım oldu. Doğruca Gülsüm Hanım'a yönelip sarıldı. Burçin gelenlerle şaşırmıştı ama saklamayı seçti. Hakan Bey'le de el sıkışıp sıradaki Burçin'i anaç bir tavırla kucakladı. Burçin'den sonra sırada Esra vardı.
"İki kızın mı vardı Gülsüm?," diye sordu. 'Bu ailede resmi kalabilme süresi üç saniye,' diye düşünüp gözlerini devirdi Burçin. Neyse ki, kimse görmemişti. "İki kızım var evet, ama Esra'yı ben doğurmadım." Açıklaması yeterli gelmemiş gibi hissetmiş olacak ki, konuşmaya devam etti. "Burçin'in arkadaşı, okulda tanıştılar. Esra da sağ olsun bizi burada anne-baba bildi, evlat oldu. Burçin neyse Esra da o bizim evimizde." Leyla Hanım yüzünde memnun bir gülümsemeyle Esra'ya da sarıldı. Erkekler ise, arkada Hakan Bey'le tokalaşıp içeri girebilmek için kadınların ayak üstü sohbetinin bitmesini bekliyordu. Nihayet Leyla Hanım, Onur'u da görüp salona yöneldiğinde erkeklerin içeri girebilmesi için alan açılmıştı. Ali Reşit Bey önde, Ömer ve Levent arkada herkesle tek tek tokalaşıp salona adımladılar. Ömer, Burçin'in elini sıkarken baş parmağıyla elini hafifçe okşamıştı. Burçin ne olduğunu anlayamazken, bu duruma şahit olan Esra'nın gözleri şokla açılmıştı.Günlük meselelerden kısa bir süre sohbet edildikten sonra, Hakan Bey'in davetiyle hazır olan sofraya geçtiler. Kızlar soluğu mutfakta almışlardı. Burçin kaselere çorbaları doldururken, Esra elinde tepsiyle bekliyordu. Her ne kadar sabretmek istese de, dayanamadı genç kız. "Neydi o el sıkışma kız?," diye sordu birden. Sesi kısıktı ama asla sakin değildi. "Ne, neydi Esra?"
"Elini sıkarken okşadı ya! Hissetmedin mi? Bakışları da bir değişikti. Ne var sizin aranızda?"
Burçin derin bir nefes aldı. "Hiçbir şey," dedi rahat bir şekilde. "Elimi falan da okşamadı ayrıca, sen en iyisi gözüne bir gözlük al."
"Asıl sen al o gözlüğü, hem..."
Esra cümlesine devam edemedi. Burçin'in bir yandan kaseleri tepsiye yerleştirip, bir yandan "haydi ilerle soğumasın," demesiyle servis için salona doğru ilerlemeye başladı. Bu konu burada kapanmamıştı. Gece uzundu ne de olsa!
Yemek boyunca Esra ve Burçin servisle ilgilenmiş, masada oldukları süre boyunca da sohbete dahil olmamışlardı. Leyla Hanım, Esra'nın da İngilizce öğretmenliği okuduğunu öğrenmesiyle gözleri parlamış, bakışları bir anlığına Levent'le kesişmişti. Karşılık olarak aldığı delici bakışlar anında hevesini kursağına dizse de bu konuyu henüz kapatmaya niyetli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇİN
RomanceBir daha görmek istediği son insan bile olamazdı ama tam karşısındaydı işte. Bakışlarında aralarındaki mesafeye rağmen açıkça okuduğu karmaşık duygularla gözlerini dikmiş bakıyordu. Kıskançlık, hüzün, öfke... Hepsi bir olmuş, saldırmak için an kollu...