Bölümler sıklıkla gelemeye devam edecek. Umarım seversiniz:))
...
Kaslı kolları, beni sıkıca göğsüne bastırırken, omuzları gerilmiş ve gözleri çevreyi dikkatle tarıyordu. Kalp atışlarım hızlanmış, tüm kaslarım gerilmişti. O anın karmaşasında, gözlerimi ona dikmiş, bir anlığına duraksamıştım. Üzerindeki karanlık kıyafetler ve soğuk bakışları, adeta bir savaş makinesi gibi görünüyordu. Yandan, sert bir şekilde silahını çekip ateş etmeye başladı. Mermilerin metalik sesi ve duvarlardan sıçrayan taşlar, beni gerçeklikten daha da uzaklaştırmıştı.
Gözleri, hızla etrafı tararken bir anlığına bana odaklandı. Sert bir bakışla, hafifçe titreyen dudakları arasından fısıldadı, "Böyle bakmaya devam edersen, dikkatimi dağıtıp ikimizin de vurulmasına sebep olacaksın."
Sözleri, adrenalin dolu beynimde yankılanırken, sesimi çıkarmak için çabaladım. "Benden ne istiyorlar ki? Hem sen kimsin beni kurtarıyorsun?" diye sordum. Aslında onu tanımıştım, Rıza Amca ile konuşan adamdı bu.
"Şimdi bunu tartışmanın zamanı değil," dedi. Ses tonu sakin, ama emredici bir tını taşıyordu. "Sakın çıkma, burada kal."
Silahı boşalmış olacak ki, beline yerleştirdi ve diğer elinde tuttuğu silahı çıkardı. Koridorun karşısındaki duvara doğru ilerlemeye başladı. O sırada, panik içindeki ellerimle kolunu sıktım.
"Ne yapıyorsun?" dedi, şaşkınlıkla.
Koridor boyunca birkaç koruma vardı. Hemen iki adım ilerimizde duran bir korumayı başımla işaret ettim. "Silahını vermesini söyle," dedim, sesimde kararlılık vardı.
"Saçmalama," dedi, sinirli bir şekilde.
"Şu durumda benimle inat etme. Sayıca fazlalar, yardımım dokunacak," diye ısrar ettim. Cevabımın geçerliliği ve aciliyeti gözlerimden okunuyordu.
"Senin mi?" dedi, garipsediği belli olan bir ifadeyle.
"Sana daha sonra bu lafını yedirteceğim, unutturma. Ama şimdi ver şu silahı," dedim, telaşlı bir şekilde. Sesimdeki telaş, kafamın içindeki kaotik düşünceleri yansıtıyordu.
"Ne inatçı kızsın sen," dedi, kaşlarını çatmış ve sesindeki sinirli ton giderek belirginleşmişti. "Korkup bir yere tüneyeceğin yerde ne yapmak istiyorsun?"
Duvarda patlayan kurşun sesleri ve arka plandaki kargaşa, çevremdeki her şeyi daha da karmaşık hale getiriyordu. Gözleri, durumu değerlendirmeye çalışırken, kısıtlı alan ve zamanın hızla tükendiğini fark etmiştim.
Cevap vermek üzere ağızımı açtığım anda, kafamın hemen yanından bir kurşun geçti. Ani bir refleksle, yanımdaki adam hızla elini uzatarak başımı korudu. Metalik bir zıplatma sesi, havada bir çığlık gibi yankılanıyordu. Bu garip, elektrikli anın etkisi altında, vücudumdaki alkolün etkisiyle mi, yoksa başka bir sebepten mi olduğu konusunda tam bir fikir edinememiştim. İçimdeki duygular, hem tuhaf hem de karmaşıktı; belki de tehlike algısının yarattığı bir kafa karışıklığıydı.
Kafamı kaldırıp ona baktığımda, gözlerinde tereddüt ve endişe karışımı bir ifade gördüm. Gözleri, savaşın ortasında dahi sakinliğini korumaya çalışan bir insanın ifadesini taşıyordu. Sonra, kollarını gevşetti ve en yakındaki adamlarından birine sert bir komut verdi. Adam, silahı ona doğru attıktan sonra hızla geri dönüp beni izlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTİMSİZ VUSLATIM
Action" Hayatımın değiştiği, kendimi dönülmez bir savaşın ortasında bulduğum, gözümün hiç bu kadar hırsla dönmediği bir oyunun içindeyim sanki... Bu kaosun ortasında benim için cephe almış insanlara hiç görmedikleri bir ezimle tanıştırıcam. Ama ne kadar...