14. bölüm KIVILCIM

16 1 0
                                    

Murat’ın sinirli sesi odanın her köşesine yayılıyordu. "Ben bu dünyada en fazla sana değer veriyorum. Senin için her şeyi yaparım. Yakarım her şeyi, anladın mı?" diye bağırdı. Bu sözleri, sanki odanın duvarlarına çarpıyor, beni daha da boğuyordu.

Ben, acıyan bakışlarımı Murat’a yöneltirken derin bir nefes aldım. Sonra, sesimi kararlı ve keskin bir şekilde yükselttim. "Beni severken bile bencilsin," dedim, ona acıyan bakışlarımı göndererek. "Seni sevmedim ve seni sevmemekten bir an bile pişman olmadım. Sen anladın mı beni? Anlamadıysan tekrar söyleyeyim BEN SENİ SEVMİYORUM, SEVMEYECEĞİM DE! Duydun mu? Murat Karabağ, hiçbir zaman benim seni sevdiğimi duyamayacaksın!"

Sözlerim bitmeden, Murat’ın gerilmiş sinirleri, kendi içindeki karanlıkta karışıyordu. Elindeki bardağı sıktığı anda, kırılan camların sesi, kalbimde ürperti yaratmıştı. Kanlar yere damlarken, Murat’ın yüzündeki acıyı umursamadığını görmek, beni hem tedirgin etti hem de sinirlendirdi.   Umursamadan yaralı elini kaldırdı ve yemek masasının örtüsünü çekti. Masanın üzerindeki her şey devrildi, etrafa yayıldı. 

Murat, sinirden titreyen sesiyle "SUS ARTIKK!" diye bağırdı, gözleri öfkeyle parlıyordu.

Ben, onun öfkesini daha da alevlendirmekten geri durmadım. "Sen tam bir canavarsın, kalbi ve hisleri olmayan vahşi bir adamsın sen!" diye söyledim.

Murat, sabrının tamamen tükendiği bir noktada arkasını döndü ve "YETER!" dedi, sesi boğuk bir öfkeyle titriyordu.

Ben, onun bu öfkesini daha da alevlendirmekten geri durmadım. Gözlerimdeki tiksinti, her kelimemde kendini gösterdi. "Kalpsiz,” dedim, bu kelimeyi söylerken içimdeki tüm duygularımı dile getirdim.

öfkesi, odanın her köşesine yayılmıştı. Sesinin yankıları, içimdeki gerilimi artırıyordu. Murat’ın gerilmiş sinirleri, kendi içindeki karanlıkta karışıyordu. Elindeki bardağı sıktığı anda, kırılan camların sesi, kalbimde ürperti yaratmıştı. Kanlar yere damlarken, Murat’ın yüzündeki acıyı umursamadığını görmek, beni hem tedirgin etti hem de sinirlendirdi.

Murat, her şeyi dağıttıktan sonra, öfkesi gözlerinde patlıyordu. Masanın üzerindeki tabaklar ve yiyecekler yere saçıldığında, ortamın kaosuna gözlerimi kapatıp Murat’ın öfkesinin bir yansıması olarak gördüm. O an, onun bu kadar acımasız olabilmesi, beni içsel bir boşluğa itti. Kendime bir an için Murat’ın gerçek yüzünü görme fırsatı verdim; o yüz, vahşi ve kalpsizdi.

Ben, bu öfkeyle yüzleşirken, içimdeki ona karşı duyduğum öfkeyi, nefreti bastıramadım. "Senin ne olduğunu anladım, Murat,” dedim, sesimi kalbimdeki soğuklukla sabırla yükselterek. "Sen, her şeyinle bencilin tekisin. Senin kalbin yok, duyguların yok. Sadece kendi dünyanda yaşıyorsun."

Murat, arkasını dönerken, sesindeki titreme öfkesinin sınırlarını zorluyordu. "Sus artık!" diye bağırdı. Sesindeki bu öfke, onun içsel çöküşünün bir yansımasıydı. Murat’ın sabrının tükendiğini ve artık kendisini kontrol edemediğini görmek, bana onun gerçek doğasını görmek onun nasıl biri olduğunu tekrar tekrar önüme seriyordu.

Murat’ın arkasından bakarken, onun karanlık dünyasında kaybolduğunu ve beni asla anlayamayacağını fark ettim. İçimdeki bu karanlık ve soğukluk, onun öfkesini körükledikçe, ben de bu duygularla yüzleşmek zorundaydım. Murat, arkasını dönerken ben de kendi içsel savaşımı sürdürdüm, bu savaşta kalbim ve duygularım her an sarsılıyordu.

BİTİMSİZ VUSLATIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin