Lisenin ilk günüydü. Oldukça heyecanlıydım, güzel geçmesini umuyordum. 4 katlı bir villada yaşıyordum. Annem evden çalışan bir psikolog, babam ise savcıydı. Bazen insanlar zenginlik mutluluk getirir dediğinde onlara inanmazdım, ama artık inanıyordum çünkü zengin olduğumdan beri beni üzen hiç bir şey olmadı.
Yatağımdan kalktım ve yüzümü yıkamaya banyoya doğru ilerledim. Banyoya girdim ve yüz yıkama jelimle yüzümü yıkadım. Daha sonra bir kağıt havluyla yüzümü duruladım ve omzumdan aşağı düşen sarı saçlarımı topladım.
Banyodan çıktığımda annemin bana seslendiğini duydum. "Simay! Kahvaltı hazır hadi seni bekliyorum." diye bağırdı annem. "Geliyorum!" diye cevapladım. Hızlıca odama geçtim ve üzerime oversize olan gri bir sweatshirt, altıma siyah kısa şortumu geçirdim. Aynaya baktım ve kendime gülümsedim. Bugün nedense özgüvenli hissediyordum.
Mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Annem her zaman olduğu gibi kahvaltıyı döktürmüştü. Hemen oturdum ve bir şeyler yemeye başladım. Soğuk kahvemi içtiğimde resmen kendime gelmiştim. En son doyduğumu hissettiğimde ağzımı masadaki peçete ile silip anneme "Sana afiyet olsun anne, ben hazırlanıyorum." diyip masadan kalktım.
Odama gidip makyaj masama oturdum. Önce yüzümü nemlendirici kremle nemlendirdim ve hemen sonrasında yüzüme primer uyguladım ve kirpiklerime siyah bir maskara sürdüm. Ufak bir eyeliner da çektikten sonra yanaklarıma toz pembe bir allık uyguladım. Düzenli cilt bakımı yaptığım için ve bir uyku düzenim olduğu için göz altlarım morarmıyordu ve bu da beni kapatıcı masrafından kurtarıyordu. Allıktan sonra dudağıma renkli bir nemlendirici sürdüm. Dudak kalemiyle de çerçeveledikten sonra en son sabitleyici sprey ile makyajımı sabitledim. Makyaj malzemelerimi yerlerine yerleştirip, saçlarıma geçtim. Saçlarımı tarayıp gelişigüzel düzleştirdikten sonra yatağımı topladım ve odamdan çıktım.
Alt kata indim. Kapının arkasındaki çantamı sırtıma geçirip converse ayakkabılarımı da çabucak giydikten sonra kapıyı çekip çıktım. Kapıda özel şoförümüz beni bekliyordu. Siyah limuzinimizin yanına doğru yürüdüm ve limuzine bindim. Çantamdan telefonumu çıkarıp sosyal medyada gezinmeye başladım. Muhtemelen 5-6 dakika süren yoldan sonra okulumu gördüm. Bu kadar yakın olmasını beklemiyordum. Limuzinden indim ve okulun giriş kapısına doğru ilerlemeye başladım.
Kalp atışlarımın hızlandığını hissetmemek elde değildi. Oldukça heyecanlıydım ama tatlı bir heyecandı bu. Doğal davranmaya çabalayarak içeriye girdim.
Kenarda 3-4 kişilik muhtemelen üst sınıflardan arkadaş grupları, kalabalıktan yükselen ses ve şekerli parfüm kokuları beni karşıladı. Kattaki bir bölge fazla kalabalıktı ve ben de merak edip gittim. Duvarda 11. Sınıfların isim-sınıf tablosu yer alıyordu. Kendi ismimi aramaya başladım. Sonunda ismimi bulmuştum. "Simay Balkan - 11/E". Tam sınıfımda kimler var diye bakacakken yandan birisi "11/E sınıfındakiler yanıma gelebilir mi?" diye kalabalığa seslendi. Hemen o tarafa doğru yöneldim.
Kumral saçlarıyla dikkat çeken bir çocuktu, bana gülümsedi ve "11/E sınıfındasın, öyle değil mi?" diye sordu. Utana sıkıla başımı aşağı yukarı salladım. "Ben Baran. Baran Yıldırım ." diyerek elini uzattı. "Ben de Simay.Simay Balkan." dedim ve bana uzattığı elini sıktım. "Memnun oldum Simay." diyerek bana gülümsedi. "Ben de memnun oldum Baran." dedim ve elimi geri çektim. "O zaman gel sınıfımızı bulalım." dedi Baran ve ilerlemeye başladı. Ben de arkasından takip ettim.
Okul oldukça büyüktü ve bu beklentilerimi karşılamaya yeterdi. Çok gezemedim çünkü Baran ile doğrudan sınıfa ulaştık. Normalde okul seçimlerini ben kendim okulu gezerek yapardım ama babam bu sefer bana sürpriz yapıp adını bile söylememişti. Sınıfa girdiğimizde herkes kendi halinde takılıyordu, anlaşılan kimse daha birbirileriyle kaynaşmamıştı.Baran'ı bir anlığına unutup en arka köşeye yerleştim.Baran yanıma geldi ve "Yanına oturabilir miyim?" diye sordu. Onu reddedemezdim ve bunu yapmadım da. Baran da eşyalarını koyduktan sonra sohbet etmeye başladık.
"Buralarda mı yaşıyorsun Simay?"
"Evet, ya sen?"
"Ben de öyle. Kimlerle yaşıyorsun?"
"Annem babam ve ben."
"Güzel, benim de aynı ama ekstra olarak bir abim var. Kendisi bu okulda 12. Sınıf ama sınıfta kaldığı için aslında yaşça daha büyük."
"Abim olmasını çok isterdim, nasıl bir his?"
"İnan bana istemezdin Simay. Ahahah."
"O kadar mı kötü ya? Neyse. Okulu gezelim mi?"
"Tamam gel gezelim."Baran ile sınıftan çıktık ve merdivenlere doğru yöneldik. Şimdiden Baran ile çok iyi anlaşıyorduk. İlk günden bir arkadaşım olduğundan çok mutluydum. Bence ona karşı bazı hislerim olduğunu düşünmek saçmalık olurdu. Ama Baran'ın içindeki iyi niyeti hissedebilmiştim. O iyi bir arkadaşa benziyordu.
Önce zemin katı gezmeye karar verdik. Danışman öğretmenler vardı ve bekleme alanı gibi konforlu bir alan yapmışlardı. Koridorda muhasebe, idare gibi kişilerin odası bulunuyordu. Biraz ileride kimya laboratuvarını gördüm, içinde çeşitli malzemeler vardı. Gayet genişti ve hijyenik duruyordu. Bahçeye giden bir yol da vardı. Yolu takip ettik ve bahçeye ulaştık. Bir kaç ağaç ve bitkiyle süslenmiş, oldukça geniş bir bahçeydi. Bahçede çok durmadan içeriye girdik. Birinci kata çıktığımızda bilgisayar odası, grafik tasarım atölyeleri, kütüphane gibi ortak alanlar bizi karşıladı. Hoş bir ortamı vardı. Burada da çok durmadık ve ikinci kata doğru yol aldık.
İkinci kata çıkarken yorulduğumu farkettim ve duraksadım. Baran da yorulmuş olacak ki merdiven basamaklarından birine oturdu. Etrafına bakarken altıma dikkatlice baktığını farkettim. "Simay altına hiç bir şey giymeseydin." dedi ve alaylı bir şekilde güldü. "Bakışların rahatsız edici Baran, ne giydiğim seni bağlar mı?" dedim ve önüme döndüm. Elleriyle çenemden tutup kafamı yukarı kaldırdı. "Asma suratını ya bebek misin? Neşelen biraz!" diyerek sırıttı. O sırıtınca ben de istemsizce gülümsedim. "İşte böyle ya." dedi ve ayağa kalktı. "Hadi daha ikinci katı gezeceğiz." dedi ve basamaklardan çıkmaya başladı. Ben de doğrulup onu takip ettim.
İkinci katın kapısına geldiğimizde orada dikilen bir öğretmenle karşılaştık. "Gençler, hadi yukarıya artık ders vakti." diye bizi uyardığında kafamıza o anda dank etti. Koşarak yukarıya katımıza çıktık. Koştururken ayağım takıldı ve yere sert bir şekilde düştüm. Bir şey olmamış gibi ayağa kalktım ama dizimde hissettiğim acı yüzünden duraksadım. Bacağımın diz kapağı şimdiden kırmızı renge bürünmüştü ve çok acıyordu. Baran arkasını dönüp bana baktı ve beni gördü. Onun aradan geçmeye çalışıp yanıma doğru geldiğini gördüm. Yanıma çöktü. "Simay dizin kanıyor. İyi misin, ne oldu?" diye sordu Baran. Ben ise yeri işaret ettim ve acıdan gözlerimi yumdum. Düştüğümü anlamış olacak ki kolumu omzuna attı. Beni yavaşça asansöre doğru götürdü. Zemin kattaki hemşirenin odasına geldik. Baran beni sedyeye doğru yavaşça bıraktı. Hemşire gelip bacağıma baktı.
"Merak etme kötü değilsin kızım. Bacağın yaralanmış ama bu merhem sana iyi gelecektir. 1 haftalığına sana asansör izin kağıdı yazıyorum,yürümen zor olacaktır. Müdür yardımcına bahsedersin olur mu?" dedi hemşire. Ben başımı olumlu anlamda sallayıp Baran'a döndüm. "Hadi gidelim." dedim. Tekrar omzuna tutundum ve hemşirenin odasından ayrıldık. Asansör ile katımıza çıktık. Baran sınıfın kapısını tıklattı ve içeri girdik.
"Gençler niye siz bu kadar geç kaldınız daha ilk günden? Ders bile işlemiyoruz amacınız ne anlamadım." dedi adını bilmediğim öğretmen Baran'a bakıp. Bu sefer bana dönüp " Canım senin de ayağına ne oldu öyle, geçmiş olsun. Hadi tamam bu seferliğine kabul ediyorum. Geçin yerinize." dedi öğretmen.Baran benimle beraber sıraya ilerledi. Ben de omzunu bırakıp sıraya oturdum. Daha sonra o da yavaşça yanıma oturdu. "Bacağın çok acıyor mu?" diye sordu. "Hayır, hayır. İyiyim Baran." dedim ona bakarak.Baran ise kafasını salladı ve önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kaderi | 💌
RomanceSimay & Baran lisede tanışmış, ilk günden arkadaş olmuşlardır. Aralarındaki arkadaşlık çoğu zaman zedelenecek olsa da ortak geçmişleri onları tekrardan birleştirecektir.