17. Bölüm : Dönüş (Final)

9 0 0
                                    

Televizyonun başında boş boş beklemekten bir şey kazanamazdım. Ayrıca Açelya ne durumda bilmiyordum. Nasıl bilebilirdim ki? Okul da yok.

Keşke okula gidebilseydim. O zaman gerçekten iyi mi değil mi anlardım.

Merdivenlerden buraya doğru inen babam sanki bana bir işaret gibi gelmişti o anda. Hemen lafa atladım.

"Baba , baba." diye babama doğru seslendim.

"Efendim Simaycığım?" dedi babam koltuğa doğru gelirken.

"Senden istediğim şey çok saçma, biliyorum evet. Ama ben okula devam etmek istiyorum. Hemen yarın geri dönsem okuluma, olmaz mı? Arkadaşlarımı özledim. Hem derslerimden geri kaldım. Nolursun, baba." dedim babama yalvaran gözlerle bakmaya çalışarak.

Babam bir süre öylece bana baktı. Daha sonra bakışlarını kaçırdı. Ve tekrardan bana döndü.

"Neden olmasın?" dedi memnun bir sesle. Hemen ardından yanağımdan bir makas aldı.

Mutluluğum tarif edilemez bir biçimde beynimi sarsıyordu. Olduğum yerde zıplıyor ve babama teşekkür ediyordum.

Annem sesleri duyup yanımıza geldi. Elinde bitirmiş olduğu meyve tabağı vardı. Meyve tabağını masanın üzerine bıraktı.

"A-a, ne oldu öyle? Yüzüne neşe gelmiş benim Simay'ımın." dedi annem gülümseyerek.

"Yarın okula dönüyorum!" dedim ve olayın bitmeyen heyecanıyla tekrardan zıplamaya başladım.

Annem yüzüme baktı. Güldü.

"Sen kimsin ve Simay'ıma ne yaptın?" diye sordu bana bakarak. Sırıtıyordu. "Benim tanıdığım Simay okula gittiği için hastalıktan hastalığa hırpalanır, ama." dedi şakayla karışık.

Babam da güldü. He şimdi bu komik miydi yani?

"Anne onun bunun önemi yok. Ben hemen sabah olsun istiyorum!" diye haykırdım.

Annem elini ağzına götürerek "Şşt" tarzı bir ses çıkarttı. "Tamam kızım, hadi git biraz uyu." dedi ardından da.

Koşar adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladım. Sabah olsun benden mutlusu yok.

...

Sabah büyük bir heyecanla uyandım ve saat daha çok erkendi. Yüzümü yıkamak için banyoma gittim. Yüzümü yıkamadan güne başlayamazdım. Bu sefer dolaptan yüz yıkama jel'imi aldım ve köpürtüp yüzüme uyguladım. İyice yıkadıktan sonra yüzümü bir kâğıt havluyla sildim. Daha sonra nemlendiricimi de sürüp, güneş kremiyle cilt bakımımı bitirdim. Makyaj rutinime başlamak üzere makyaj çantamı elime aldım. İlk olarak baz uyguladım, sonrasında çok hafif ve belli olmayan bir kapatıcı sürdüm. Sırasıyla rimel, allık, dudağıma da tint uyguladıktan sonra makyajım bitmişti. Saçıma geçmek üzere elime düzleştiricimi aldım ve fişe taktım. Birkaç dakika ısınmasını beklerken saçıma ısı koruyucu krem sürdüm. Düzleştirici 220 dereceye ulaştığında saçımı tutam tutam düzleştirmeye başladım. Yaklaşık 15 dakika sonra bitmişti. Düzleştiriciyi fişten çıkarttım ve yerine yerleştirdim. Aynada saçlarıma baktım, her zaman olduğu gibi hacimli ve parlaktı. Saçlarıma ve cildime çok önem verirdim.

Banyodan çıktım ve giyinme dolabıma doğru ilerledim. Dolabımdaki tonlarca kıyafete bakarken aklımda tek bir soru vardı. "Ben bugün ne giyeceğim?" Askıdaki mini kot şortumu elime aldım ve bacaklarıma doğru tuttum. Biraz kısaydı ama okul bunu sorun etmiyordu. Üstüme de siyah ve sade bir crop giyecektim. Üstümdeki pijamaları çıkartıp seçtiğim parçaları giyindim. Telefonumu elime aldım, çantamı da sırtıma takıp merdivenlerden yavaş adımlarla aşağı indim. Kapıyı çok yavaşça açtım ve ayakkabılarımı kapının önüne bıraktım. Özel şoför kapıda bekliyordu. Ayakkabılarımı giyip limuzine atladım. Şoför abi beni beklemiyor olacak ki şaşırmıştı. "Hayırdır Simay bu saatte?" dedi gülümseyerek. "Okuluma sürebilir misin?" dedim heyecanım henüz dinmemişken. "Pekala küçük hanım ne isterse o." diyerek arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca ağaçlara baktım, müzik dinledim, ve daha bir çok şey. Sonunda okula varmıştım. Heyecanla limuzinden aşağı indim. Okula doğru yürüyordum. Baran'ı da düşünüyordum ama Açelya daha önemliydi. Acaba neler olmuştu ben gideli..

Sınıfa vardığımda kimseyi beklemiyordum zaten ama yine de böylesine boş olması içimdeki heyecanı yok etmişti. Sırama geçip oturdum. Açelya'ya yazdım.

Siz : Acelyamm nasil oldun ya catladim meraktan. Okuldayim ben soyleyeyim dedim

Biraz bekledikten sonra Açelya'dan dün yaşananların bir eşek şakası olduğunu söyleyen bir mesaj aldım. Sinirlerim bozulmuştu ve hemen Açelya'yı aradım. Açması doğal olarak bir kaç saniye sürdü.

"Açelya salak mısın yaaaaaa!!" diye bağırdım hoparlöre doğru.

"Ya tamam alt tarafı bir şakaydı sen onu boşver de, niye okula döndün ki şimdi?" dedi Açelya.

"Niye beni özlemedin mi?" dedim durgun bir sesle.

"Özlemez olur muyum Simay, aşk olsun. Yokluğun hiç çekilmiyor ki, neler oldu haberin yok. Şu Baran ve.." derken Açelya devam etmesin diye sözünü kestim.

"Tamam biliyorum devamını getirme." dedim konuyu kapatmak amacıyla.

"Yani ben bunun Baran'la bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü o kız zaten yılanın teki. Böyle bir bakış açısı olması tamamen onun suçuydu. Tamam Baran da hatalı ona lafım yok ama ona kötü davranma, hem belki barışırsınız. Son zamanlarda çok üstüne geldiler. Tek umut senin okula dönmeni bekliyordu. Bak bu bir fırsat. Barışın ya, lütfen." dedi Açelya.

Derin bir nefes verdim. "Okulda konuşuruz. Öptüm." diyip telefonu kapattım. Masamı sıraya koyup gözlerimi kapattım. O kızın bir ders alması gerekiyordu. O sırada içeriye Baran ve Dilra girdi. Dilra'nın yüzüne boş boş bakarken Baran ile göz göze geldik ve yanıma doğru yürümeye başladı.

"Simay?" dedi yanıma yaklaşırken emin olmak istercesine. Dilra ise gözlerini devirip bir sıraya geçti ve oturdu. "Sorularını cevaplamayacağım Baran. Sadece bilmek istiyorsan söyleyeyim, evet evde çok sıkıldım ve döndüm. Detaylar bana kalsın." dedim mümkün oldukça gözlerine bakmamaya çalışarak. Baran güldü. "Gözlerime yenik düşeceğini bildiğin için kaçırıyorsun bakışlarını değil mi?" dedi. "Hayır, alakası yok. Sadece uğraşmak istemiyorum seninle." dedim daha da kaba olarak. "Simay yapma, karşında çocuk mu var?" dedi gözlerime bakmaya çalışırken. "Tamam Baran. Evet, gözlerine bakamıyorum çünkü kırgınım sana! Gözlerindeki o kahvenin eşsiz tonunu görünce biliyorum seni affedeceğimi. Ama bunun olmaması gerekiyor, anladın mı? Dilra'nın gözlerine istediğin kadar bakabilirsin. Onu bu yönden de bana tercih et." dedim ve o sırada yanlışlıkla gözlerine çevirildi bakışlarım. Baran sırıttı. Gözlerine takılı kaldım. "Özledim." dedi Baran. "Dilra özlettirmemiştir." dedim. "Dilra, Dilra, Dilra yeter aramızda bir şey yok diyorum bana inanmıyorsun. Dilra da batsın kuzenlik de batsın gözünü sevdiğimin sarışını ben özledim seni diyorum, her parçanla her özelliğinle seni seviyorum yeter bana çektirme bu acıyı nolursun." dedi Baran ve beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı. Uzun uzun yüzümü inceledi. Daha sonra yaklaştı, yaklaştı ve dudaklarını dudaklarıma hafifçe yasladı. Bu anı onun için bozmadım. Onu öyle özlemiştim ki saatlerce böyle kalabilirdim. Ellerimi yanaklarına koydum ve karşılık verdim. Arkadan Dilra bir şeyler haykırıyordu ama ikimizin de umrunda olmadı. Baran en sonunda elini belime yerleştirip kafasını yana eğerek beni öpmeye devam etti. Nefes nefese kalmış bir halde onu son kez sertçe öperek geri çekildim. İkimiz de hem heyecandan hem de nefessizlikten kan ter içindeydik.

 Sıranın üstüne oturdu ve beni izledi. "Dua et okuldayız, yoksa bu böyle bitmezdi." diye fısıldadı. "Dudaklarımı koparsan da içindeki hırçınlığı geçirmez Baran." diye fısıldadım aynı tonla. "Kendi içimde yaşadıklarımla baş edemiyorum, Simay. Sen de gidince kahroldum ben. Nolur hiç gitme, olur mu? Ne günah işlediysem seni benden alacak hepsine binlerce kez tövbe ederim. Hiç bırakma beni." dedi. "Arkamızda Dilra olduğunu çabuk unuttuk," dedim sırıtarak. "İnan zerre umrumda değil." dedi gülümseyerek. Gülüşü beni alıp götürüyordu. 

"Geçmişin kaderinden gelen güzeller güzeli bir kız çocuğu.. ve geçmişin kaderine inanan yaralı bir erkek çocuğu. Uyumları incir ağaçlarına çiçek açtıracak seviyede. Geçmişin kaderi gerçekleşti. Bu masal burada bitti.."

Son <3

Geçmişin Kaderi | 💌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin