Henüz daha annemin hamile oluşunu, üstelik babamı aldatmasını sindirememişken bir de Tayfun denen adamın okul müdürümüz olduğunu hatırladım. Geriye sendelediğimde hamilelik testi elimden düştü ve tiz ama yüksek bir ses ile kulaklarımı çınlattı. Annem nefesini hızlıca içine çekti ve korktuğunu belli eden nefesler alıp vermeye başladı.
Ya kaçıp bunlar yaşanmamış gibi davranmaya çalışacaktım, ya da çıkıp annemin bu yaptığı iğrençlikle yüzleşecektim. Güçlü olan kadınlara hep özendim, hep güçlü olmak istedim. Ama güçlü olmanın altında yatan o korkaklığın var oluşunu asla bilmiyordum. Güçlü insanlar bile bir noktada hep korkak, hep hassastı. Benim de o noktam hep ailem olmuştu. Eskiden annemle babam daha sık kavga ederlerdi, ve ben de küçücük aklımla babama sinirlenir, annemin arkasında dururdum. Geceleri yorganımın altında büzülerek, babamın annemi aldatmaması için dua edip ağlardım. Evet, duam gerçekleşti. Babam annemi aldatmadı. Ama keşke annemin de içinden çıkabilecek o kötü ruhunu hesaba katmış olsaydım..
Annem eli kalbinin(?) tam üstünde açık gözlerle önümde dikilmiş bana bakıyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım ve aşağıya, hamilelik testinin olduğu yere baktım. Daha sonra anneme baktım.
"O tuttuğun kısmın boş oluşu, beni bu hayatta üzebilecek en kötü şeydi anne. Hiç mi vicdanın sızlamadı? Babam okulumu sen seçtiğinde, Baran'ın orada olduğunu hissetme ihtimalini düşündüm ben. Biliyor muydun? Oysaki senin tek derdin, oranın müdürü olan gavat adammış! Sen nasıl böyle birine dönüşebildin, ha? Ne yaşadın anne, açıklaman var mı söyle! Yok ama, değil mi..?" güldüm. "Çünkü buna ne bahane bulsan bana yedirebilirsin, ne de yalandan bir açıklama yapsan!" annemin gözleri dolmuştu ve susmuştu. Evet, yalan bile olsa açıklama yapma gereği duymamış ve yüzsüz yüzsüz susmuştu. "Babana söyleme, Simay." dedi annem tok bir sesle. Alay edercesine güldüm. "Oldu, başka?" dik dik anneme bakıyordum. Sırıttım ve göz devirdim. "Simay, eğer Baran'ı görmemeyi kabul ediyorsan söyleyebilirsin. Ama aksi takdirde söylersen, Baran'a veda etmen gerekir." dedi annem ve dolu gözleriyle gülümsedi. "Bir de tehdit mi ediyorsun?!" diye bağırdım. "Evet." dedi annem ve ne yüzünden ne gözünden 1 gram pişmanlık okunmuyordu.
Canım babama belki de hayatını çökertecek bir gerçeği söylememek, hayattaki en büyük pişmanlığım olurdu. Ya Baran'a veda etmek? İkisini de yapsam kendimi affedemezdim. Bir planım vardı.
"Tamam, yine de babama söyleyeceğim. Zaten Baran beni sınıf arkadaşından öte olarak görmüyordu, bayılma sebebim de tam olarak bu. Umrumda değil, babamı arayacağım." dedim ve telefonuma yöneldim. Bu rol işe yarayacaktı, çünkü ciddi konuşmuştum ve annemin yüzündeki o korkuyu görmemek elde değildi. Annem hayır, demek istedi ama sustu. Korkusunu belli etmemeye çalıştı ama resmen titriyordu. Babamı şimdi aramayacaktım, çünkü elimde delil yoktu. Fakat yine de elimde telefonumla merdivenlerden aşağı doğru inmeye başladığımda annem arkamdan "Dur!" diye haykırdı. Onu dinlemedim ve evden çıkmak üzere aşağı indim.
Arkada eşyam kalmış olsa bile kapıyı çekip çıktım. Acaba rolüm yeterince inandırıcı olmuş muydu? Annem ya inanmazsa ve gerçekten Baran ile vedalaşmam gerekirse? Ne yapardım bilemiyorum. Babam anneme çok aşıktı, bunu ona söylesem bile bana inanmazdı. Olur da bir gün, elime bir kanıt geçerse işte o zaman anlatmak için doğru zamandı. Yolda ilerlerken geri dönmek istedim, annemle yüzleşmek istedim ama yapamadım. Bu cesareti kendimde bulamadım. Okulumdan da, evimden de her neyim varsa hepsinden soğumuştum. En çok da kendimden.
Okula geri dönmek, mantıklı olur muydu? Belki okulda elime bir kanıt geçerdi.. Peki ya Baran? Beni eve bıraktıktan sonra okula döndüyse, beni okulda görüp üzülebilirdi. En iyisi Baran'a yazmak.
Siz: Baran, evde misin
Baran>3: Evdeyim güneş saçlı kız. Bir şey mi oldu, gel bize istiyosan?
Siz: Hayır önemi yok. Ben de evdeyim zaten okula gitmeyeceğim
Baran>3: Gülerken fotoğraf at hemen, atmazsan evine gelirim. Sana bir şey olmuş belli.
Siz: Off Baran tamam atarım da hoşlanmadığımı biliyosun.
Baran>3: Tamam bir kereliğine 'çocuk' dersen inanırım.
Siz: Çocukk, dön işine çabuk. İyiyim ben.
Baran>3: İşim olsa dönerim, sarışın. Neyse hadi seni çok tuttum
Siz: Hadi çocuk görüşürüz
Tamam, okulda değildi. Yani okula gidebilirim demek oluyor bu da. Özel şoförü çağıracaktım ki, annemi limuzine girerken görmem bir oldu. Ya Baran'ı okuldan attırmak için gidiyorsa? Onu hemen takip etmem gerekiyordu. Yoldan geçen bir taksiyi çevirdim ve içine atladım. Paramın olup olmaması zerre umrumda değildi ve olmayacaktı. Taksici abiye bir tık sesimi yükselterek öndeki arabayı takip etmesini söyledim. Abi biraz atarlansa da tatlıya bağladık.
Tahmin ettiğim gibi okula gelmiştik. Özel şoförümüz bizim onları takip ettiğini anladığında -tabi içinde benim olduğumu bilmiyordu- yolu 3 kat uzatmıştı ve en son okulda durmuştu. Taksimetreye baktığımda ekrandaki 400 tl yazısını gördüğümde son soluklarımı alıp veriyordum. Özel şoför arabadan inip bize doğru yaklaşınca taksici abi de indi ve laf dalaşına girdiler. Ben de kaşla göz arasında arka kapının kapısını aralayıp kaçtım. Hakkını helal et, taksici abi.
Okulun kapısına doğru koşarken arkamı yoklamayı ihmal etmiyordum, ve en son taksici abi beni farkedip son hız peşimden koşmaya başladı. Hemen güvenliğin kabinine girdim ve "Bir yabancı beni kovalıyor, yalanlarına sakın inanmayın." dedim ve okula girdim. Güvenlik taksiciye doğru koştu ve en sonunda çarpıştılar. Ayaklarımı yere vura vura güldüm. En sonunda arkadan geçen öğretmenin bana attığı alaycı bakışlarla karşı karşıya kalınca sustum. Peki ya annemi nasıl bulacaktım şimdi? Okulu binevi turlamaya başladım. Buradaki koridorda dolaşıyordum. Koridorda dikkatsiz dikkatsiz ilerlerken koridordun sonunda annem ve genel müdür Tayfun hoca vardı. Hemen gizlenip telefonumu elime aldım. Onları kaydetmeye başladım.
Tayfun hoca ve annem yakınlaştılar, en sonunda burunları birbirine değer pozisyondayken birden Tayfun hoca annemin yüzünü elleriyle kavrayıp dudaklarını dudaklarına bastırdı. Tüm bunları izlerken gözlerim doldu. Daha sonra Tayfun hoca bir elini annemin yüzünden çekip, annemin karnını okşadı. Bağırarak ağlama isteğim o anda ikiye katlanmıştı. Annem ise bir yandan iki elini Tayfun hocanın sırtına uzattı ve kollarını boynuna doladı. Dudaklarını birbirilerinden çekerken çıkan ses duyuldu ve ben yine telefonu elimden düşürüp ellerimi ağzıma götürerek ağlamaya başladım. Tayfun hoca ve annem duydukları ses ile anında bana dönmüşlerdi ve hala annem kollarını Tayfun hocanın boynundan çekmemişti. Tayfun hoca ise bana yapmacık bir üzüntüyle bakıyordu ama bir andan sırıtıyordu. Tekrardan dudaklarını buluşturdular ve merdivenlere doğru ilerlediler. Yere çökmüş ağlamayı sürdürüyordum. Videoyu kapatmayı unuttuğumu farkettim. Telefonu yerden alıp videoyu kapattım. Titreyen ellerimle videoyu babama gönderdim.
(ERCAN BALKAN)
Önemli bir davadan çıkmıştım. Dava konusu ise yaşlı bir annenin oğluyla yaşadığı kavgasıydı. Oğlu nişanlısını öldürmüştü ve annesi onu mahkemeye şikayet etmişti. Neyse ki benim karım böyle bir şeyi asla yapmazdı.
Telefonum gelen bildirimle titredi. Kızım bana bir video atmıştı. Merakla bildirime tıkladım. Videoyu açtığımda karşımda karım ve tanımadığım bir adam fazla yakın görünüyorlardı. Bir anda adam karımı öptü. Hem de dudağından.. Telefon elimden kayıp düştü. Herkes kulaklarımı çınlatan telefon sesiyle bana baktı. Çığlık attım ve ağlamaya başladım. Yere çömelmiştim. Karım beni aldatmıştı. Az önce çıktığım davadan sonra karım beni asla öldürmez demiştim. Keşke öldürseydi de bunları görmeseydim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kaderi | 💌
RomanceSimay & Baran lisede tanışmış, ilk günden arkadaş olmuşlardır. Aralarındaki arkadaşlık çoğu zaman zedelenecek olsa da ortak geçmişleri onları tekrardan birleştirecektir.