4. Bölüm - Gizli İşler

32 3 5
                                    

(SIMAY BALKAN)

Bu düşüncelerin arasında kaybolmak üzereyken siyah limuzinin kapısı açıldığında eve vardığımızı anladım. Tam olarak şu anda tüm bunları bir kenara atıp bir kaç saatlik tatilimin tadını çıkarmalıydım. Limuzinin dışına çıktım ve evin önünde bekleyen adamlara eşyalarımı verdikten sonra büyük bir mutluluk ve enerjiyle içeri daldım.

Annem salondaki koltukta uzanmış ne var ne yok diye televizyonda geziniyordu. Beni görünce gülümsedi ve "Hoşgeldin Simay'ım." diye bana seslendi. Elindeki telefonu arkasına sıkıştırdığında bu hareketine anlam verememiştim ama çok umursamadım. Herhalde bir seansı falan vardı. Annem o tarafa doğru baktığımı görünce rahatsız olmuş gibi doğruldu ve yerinden kalkıp yanıma doğru geldi. Omuzlarımı tuttu ve "Simay ikimize şöyle güzel bir meyve tabağı yapayım olur mu? Yeriz." dedi. Annem 32 diş sırıtırken ben de kafa sallamakla yetindim. Annemin bu tavırları hiç normal değildi.

Ardından gülümsemesini sürdürerek mutfağa doğru ilerledi. Ben de merdivenlere doğru ilerledim. Merdivenlerin basamaklarını ağır ağır çıkarken telefonum titredi. Babam mesaj atmıştı. Yukarıda bakarım diye kestirip attım. Sonunda üst kata vardığımda odamın kapısını açtım ve kendimi içeri attım. Annem odanın camını açmıştı ve bu odaya serinlik katmıştı. Ama çok soğuk olmasını istemediğim için camı kapattım. Daha sonra yatağımın ucuna oturup telefonu elime aldım. Babamdan gelen bildirimin üzerine tıkladım.

"Simay, okulun ilk günü nasıl geçiyor birtanem?"

Babam okulda olduğumu sanıyordu çünkü daha ona hiç bir şeyi anlatmamıştım. Aslında annem de buraya gelme nedenimi bilmiyordu ve hiç sorgulamamıştı. Gerçekten bir tuhaflık vardı ve anlam veremediğimi farkettim.

"Tuhaf bir gün, baba. Eve geldim ama merak etme sorun yok. Her şeyi sana evde anlatırım. Öpüldün,"

Babama bu mesajı yazdım ve gönderdim. Savcı olmak kolay iş değildi. Bana da sık sık yazamıyordu. Ama bu yüzden ona hiç kızgın değildim çünkü o harika ötesi bir babaydı.

"Meraktan çatlayacağım, umarım iyi anlamda tuhaftır ❤️"

Bu mesajın sahibi babamdı. Ona ne kötü anlamda ne de iyi anlamda tuhaf değil, sadece tuhaf demiştim. Tuhaf işte, tuhafın iyisi kötüsü mü olurmuş? Her neyse. Telefonumu kapatıp banyoya doğru yol aldım. Banyoya geldiğimde önce yüzümü yıkayıp daha sonra makyaj temizleme suyumla makyajımı sildim. Nemlendirici kremimi de yüzüme uyguladıktan sonra cildimin parlaklığını görmemek elde değildi.

Banyodan çıkıp odama geldim. Üstüme en rahat olabileceğim kıyafetlerimi hızlıca geçirip mutfağa annemin yanına merdivenlerden ikişer ikişer inerek ilerledim. Annem mutfakta meyveleri doğrayıp tabağa alıyordu. Bugün anneme bu tuhaf gözüyle bakmaktan vazgeçmiştim. Sevgi her şeyi iyileştirir, belki de ona sevgi göstermeliydim. Arkasından ona doğru yaklaşıp sarıldım. Annem de başını omzuna yatırarak sarılmama bu şekilde karşılık verdi. Meyve tabaklarımız hazır olduğunda annem ellerini yıkadı ve kendi tabağımı bana verdi. Birlikte salona doğru ilerledik. Koltuğa oturduk ve Netflix'i açtık. Güzel bir film seçtik ve ilk bölümüne tıkladık. 1 bölüm bile izlesek bana yeterli olacaktı.

1. Bölümün sonuna geldiğimizde bu bize yeterli gelmemişti ve yanımıza daha çok atıştırmalık alıp diğer bölüme geçtik. 2,3,4 derken 5. Bölümün sonuna doğru artık saat 23:40 olmuştu. Hava kapkaranlıktı ve salonu aydınlatan şey havuzdaki ışıklardan başka bir şey değildi. Koltukta boş tabaklar, kırıntılar ve çöpler vardı. Annem onları bir çırpıda toplayıp zorlansa bile ayağa kalktı ve onları mutfak tezgahına yerleştirdi. Ben ise elektrikli süpürgeyi almak için koridora yöneldiğimde kapı çaldı. Anneme döndüm ve annem bana başıyla açmam için onay verince ben de kapıyı açtım. Karşımda babam vardı ve kollarını açmış bana doğru bakıyordu. Babamın kollarına sarıldım ve kapı üstü bir iki laf sohbet ettikten sonra babam içeriye girdi. Ben de kenardan süpürgenin başlığını alıp koltuktaki kırıntıları süpürmeye başladım.

Babama baktığımda anneme selam bile vermeden direkt yatak odasına gittiğini gördüm. Annem onun arkasından ona boş ve duygusuz bakışlarla baktı. Daha sonra süpürgenin sesinden dolayı duyamadığım bazı şeyler mırıldandı ve sustu. Acaba tartışmış olabilirler miydi? Belkide o anda annemle babam tartışıyordu ve annem de görmemem için telefonu benden saklamaya çalışmıştı. Yinede tartışmaları beni çok üzerdi. Çünkü ikisi de ayrı ayrı değer verdiğim insanlardı. Başta onlar benim annem ve babamdı. Bu gerçekleşmesi durumunda beni derinden etkilerdi.

Dış kapıya baktığımda okul çantamın orada olduğunu gördüm. Süpürgeyi bırakıyor gibi yapıp çantamdan Baran'ın defterini çıkarttım ve kaşla göz arasında koşarak odama çıktım. Odamın kapısını açıp içeriye girip kapattım. Defterle birlikte masama oturdum ve açmadan önce kendime yalnızca 1 sayfa okuyacağıma söz verdim. Çünkü fazlası özel hayatına girmiş olurdu. Rastgele bir sayfa çevirdim ve okumaya başladım.

"Sevgili Günlük, ben Baran. Bugün yine kıvırcık saçlarımdan dolayı bana kötü sözler söylediler. Koyun diyip güldüler bana. Söylesene günlük, saçlarımın doğuştan kıvırcık olması benim suçum mu? Bana böyle davrandıkları sürece ben hep ağlıyorum. Abime söyledim ve abim onları dövmemi söyledi. Bir kere onlardan birini dövmeye kalktığımda öğretmen bana çok kızmıştı ve azarlamıştı. Anneme de söyledi ve annem çok üzüldü. Abime çok kızdı. Abim onları kendisi dövmeyi denediğinde onlar abimi dövdürmüştü ve abim eve yara içinde gelmişti. Söylesene günlük, bunlar lisede de olacak mı? Ben mutlu bir hayata ne zaman başlayacağım.."

Sessizce ağlamaya başladım. Yanağımdan süzülen ve defterin sayfasına akan bu gözyaşlarımın sebebi kaderimizin bu kadar benzemesiydi. Ben de ortaokulda hep zorbalığa uğramıştım. O da bu satırları ortaokuldayken yazmıştı. O yaşta iki çocuğa, tüm bunlar çok ağır değil miydi? Yutkundum, bunların hepsi artık geride kalmıştı ve ağlamamın bir anlamı yoktu. Sonuçta Geçmişin Kaderini değiştiremezdin. Buna bir son vermek için gözlerimi sıktım. O sırada babam içeriye girdi ve beni önümde açık bir defterle bu halde gördü. Yanıma yaklaştığında günlüğü hemen kapatıp yanağımdaki ıslaklığı elimle sildim. Babama sıkıca sarıldım. Babam ise kollarını bana sarmadı ve öylece durdu. Babamın bana sarılmadığını farkedince geri çekilip babamın yüzüne baktım, kaşları çatıktı. "Derhal bana bugün okulda neler olduğunu anlatıyorsun Simay. Okuldan kimseye haber vermeyip özel şoförle dönüp eve gelmişsin. Üstüne üstlük bu saate kadar annenle boş boş oturup ders çalışma zahmetine bile girmeden şimdi gelip bana sarılıyor musun?" diye sesini yükseltti babam bana. "Özür dilerim? Sana anlatacaktım ama sen hep yaptığın gibi odana gittin ve.." dediğimde babam bana bakarak sinirlice güldü. "Ve sonra? Kapıyı çalıp, girip durumu anlatmak aklına gelmedi mi Simay? Yok, artık bu bahanelerine tahammülüm kalmadı benim. Bana hemen şimdi neler döndüğünü anlat yoksa internetini keseceğim." diyerek bana yanıt verdi. Boğazıma bir yumru oturduğunda konuşmakta oldukça zorlandım. "Tamam." diyebildim sadece. 

Babamla oturup uzun uzun konuştuk. Babam olanları duyunca epey bir şaşırmıştı. Okulu kafamca asıp eve geldiğimi düşünmüştü, bu yüzden bana bu şekilde ters davranmıştı. Şimdi ise benden özürler dileyip duruyor, bana sarılıp gönlümü almaya çalışıyordu. "Güzel kızım, Simay'ım, bak.. İş yerinde gergin oluyorum biliyorsun. Evet neler olduğunu senden öğrenebilirdim ama kafam yerinde değildi çünkü-" babam tam lafını bitirecekken atladım, "Çünkü bardaklarca alkol aldın ve bunun bahanesi olarak bana işten bahsedeceksin ve bende buna saf gibi inanıp olay burada kapanacak öyle mi? Hayır, çok beklersin." diye babamın cümlesini tamamladım. Babam derin bir nefes verip yüzüme doğru baktı. Ve beni ikna edecek o cümleyi söyledi :

— "Okul aile birliğine dahil olacağım, bahsettiğin çocuğu tüm bu olanlardan koruyacağım."

Geçmişin Kaderi | 💌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin