8

537 35 6
                                    

Bana sırıtarak bakarken ben lahmacunumu yiyerek ona bakıyordum umursamazca. O kaşlarını çatarken ben ayranımı kafama dikmiştim. Rahatlarken iç çektim ve ayağa kalktım. Hesabı öderken dükkandan çıktım. Yavaş yavaş yürürken telefonumu çıkardım. Akın'ı aradım. Beni takip ediyordu. Bu kadar erken bulması garipti. Demek ki istihbaratı sağlamdı. Benim asker olduğumu biliyordu. O esnada telefon açılmıştı. Boğazımı temizledim.

"Akın neredesiniz?"

"İlerideki mağazalarda. Ne oldu ki?"

"Dün ki mevzu. O kişi. Haberi almış. Beni takip ediyor."

Bir süre ses gelmezken sonrasında büyük bir gürültü koptu.

"Ne demek takip ediyor!?"

Bu Turgay abiydi. Telefonu ona vermişti belli ki.

"Arkamda şu an. Kalabalıkda dolanıyorum şu anlık. Asker olduğumu öğrenmişe benziyor. İçeride hala bir köstebek var."

"Ah sıktir. Pekala. Akın Demir Komutanı aradı. Şu an onun ile konuşuyor. Sen bizim yan-"

"Sizin yanınıza gelemem. Sizi de görürse işler sarpa sarabili- bekle Demir Komutan arıyor."

Turgay abi ile görüşmemi sonlandırıp gelen telefonu açtım.

"Alo?"

"Şimdi beni iyi dinle. Muhtemelen sana bir şey yapmaz. Göz korkutma olabilir bu. Seni takip ediyoruz. Bir yere geç ve onun ile konuşmaya çalış. Bu tehlikeli ama yapabileceğine eminim."

Alayla sırıttım.

"Elbette Komutanım."

Telefonu kapadım. Biraz daha dolandıktan sonra sessiz sokaklardan birine girdim. Sigara paketimi çıkarıp ağzıma koydum. Ucunu yakarken içmeye başladım. Yürürken bir süre sonra durdum. Arkama dönmeden.

"Köstebekleri öldürdükçe yavruları türüyor şu işe bak sen."

O esnada telefonumdan ses kaydını açmıştım. Yavaşça arkama döndüm. Lidya bana bakıyordu sırıtarak.

"Hiç değişmemişsin. Hala çirkinsin."

Dediğime göz devirirken ellerini cebine soktu. Onu izliyordum sessizce.

"Zeki insansın Ulaş. Doğrusu beni onca yıl sonra tekrarda şaşırtıyorsun."

"Eh biz de böyleyiz be. Ne yapalım? Söyle bakalım ne oldu? Yoksa babacığının kuyruğu mu sıkıştı?"

Dediğime sinir bana bakarken ben zevk alıyordum.

"Ne kadar rahatsın. Sırrını tim öğrense naparsın acaba?"

O bana gülerek bakarken ben omuz silktim umursamazca. Umursamama kaşlarını çatarken sigaramı keyifle içime çekiyordum.

"Sen sadece bir şey biliyorsun. Ben ise her şeyi Lidya. Ah ah ne yazık değil mi?"

Dudak büzerek ona bakarken etrafa baktım. Sonrada ona.

"Etrafta kamera yok. Kimse de yok."

Kollarımı iki yana açtım ağzında ki sigara ile.

"Neden onca yılın acısını çıkarmıyorsun?"

Ciddi olurken ben de ciddi oldum. Sigaramdan son nefesimi aldım ve yere atıp söndürdüm.

"Hiç değişmemişsin. Hala eski Ulaş'sın. Ciddi olmayan, hiçbir şeyi takmayan. Ama bizi şikayet eden."

"Ah demek anlamıştın. Ben de diyorum ki geri zekalılar ne zaman anlayacak. Sonunda anladın."

Dediğime göz devirirken üzerime doğru gelmeye başladı. Ben olduğum yerde kalırken cebinden bir sey çıkardı. Çıkardığına baktım. Çakı çıkarmıştı. Alayla sırıtarak ona baktım.

"Senin yüzünden işler hep başa sardı. İnan bana senden nefret ediyorum. Seni şimdi öldürmeyeceğim hayır. Ama arkadaşlarına ve Albay'ına bir mesaj göndermek isterim."

O esnada arkamda bir hareketlilik hissettim. Tek olmadığını biliyordum. Arkamda ki kişiyi duymamış gibi yaparken Lidya sırıttı.

"Onu tut Cafer!"

Arkamda ki hızlanırken çevik bir hareketle bana uzanan bileğini tuttum. Sertçe tutup önüme çekerken çelme takarak düşmesini sağlamıştım. Yeri boylarken sırıttım. Ama bu sırıtma uzun sürmedi hesaba katmadığım biri beni belimden tutarken ben ondan kurtulmaya çalışıyordum. Çok odaklanmış olacağım ki karnımda ki sızı ile durdum. Adam geri cekilirken belime bakarak sırıttım.

"Ahh hiç zevk almadım."

Sinirle belimde ki silahı çıkarıp onlara doğrulttum. Üçü de bana şaşkınca bakarken silahın güvenliğini açtım.

"Ne yani Türk askerinib silahı yok mu sandınız cidden?"

Cafer denenin bacağına sıktım. O kıvranırken Lidya ve adam kaçmaya çalışıyordu. Umursamadan arkalarından sıkarken koşamıyordum yaradan ötürü. İkisi de kaçarken küfür ettim. Yerde yatan adama baktım. Bacağını tutup kıvranıyordu. İç çektim. Telefonumu çıkardım ve ses kaydını durdurdum. Komutanı aradım. Bir yandan elim ile yarama baskı yapıyordum.

"Durum ne Kartal?"

"Her şeyi kaydettim. Üç kişilerdi. Birini yakalayabildim. İki ambulans çağırın."

"İki mi? Birini yakalad- yaralandın mı?"

"Oyle de denebilir. Karnımdan bıçaklandım. Bilincimi açık tutmaya cal-"

"Aylak ve Dolunay oraya geliyor. Sen sakın gözlerini kapamıyorsun. Bir yere otur şimdi ve sabırla bekle."

İç çekerek yere oturdum. Elim ile karnıma baskı yaparken cidden gözlerim kapanıyordu. Uyanık kalmalıydım hayır.

"Ulaş! Bana odaklan. Sakin bayılayım deme."

"Komutanım... deniyorum ama... zorlanıyorum."

"Hayır Ulaş! Bana odaklan güzelim. Sakın kapama gözlerini. Hadi bana bir şeyler anlat."

Acı ile dişlerimi sıkarken gözlerimi gökyüzüne çevirdim.

"Ay'ın çıkmasına daha var Komutanım... ama ben onun yerien Gökyüzü ne güzel gozüküyor demek istiyorum size..."

İlk ses gelmezken sırıttım acı ile inleyerek.

"Japon'ya da Ay'a güzel görünüyor demek seni seviyorum demekmiş... Komutanım siz beni seviyor musunuz?"

Hala ses gelmezken gözümden bir yaş düştü. Bilincim iyice giderken iç çektim.

"Sanırım bunu öğrenemeden öleceğim."

"N-Ne ölmesi? Hayır Ulaş sakın. And olsun ki uyandığında en ağır cezayı veririm sana."

"Uyanırsam... laf etmeden kabul edeceğim Komutanım..."

"ULAŞ! SAKIN DEDIM! UYANIK KAL. BANA ODAKLAN. SAKIN DEDIM!"

"Komutanım... ben de sizi se-seviyorum..."

Bunu dedikten sonra telefon elimden düşerken bilincim tamamen gitmişti.

*********

Ulaş için ölmeme duası. İnşallah ölmez ya... ölmez di mi?

Taramalı/BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin