"Burada adalet terazisi arama Ulu Vâris! Çünkü ölümün oyununda, kurallara uyan kaybeder."
(Kan Çemberleri Serisi'nin 1. Kitabı olan "Soy Adı Tutulması" Yazılmaktadır.)
Her Cumartesi 20.00'da yeni bölüm!
!Düzenleniyor!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lorraine de artık Claire gibiydi.
Gülmüyordu. Gülmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu.
Arkasındaki kalabalık şaka üstüne şaka yapıyor, kahkahalar artıyor, yol biraz daha kayıyor, Dodge kasasını sallaya sallaya daha çok kükrüyordu. Adrian ise yola odaklanmıştı. Arada bir arkadakilere “Başımı ağrıttınız.” diyordu sadece.
Lorraine yutkundu ancak boynundaki yumru gitmedi. Ürkek bakışları kağıtta gezindi, kalp atışı hızlandı, nefesi kendi kendine tutuldu.
Sanki güçlü kuvvetli birisi sıkıyordu boğazını. Hiç bırakmamak üzere. Hiç soluk aldırmamak üzere.
Titreyen elleri yüzünden kağıt da hareketlendi. Kahverengi tonun üzerine dağılan siyah mürekkep yazı hala gayet net seçiliyordu.
“Bu yolculuk asla bitmeyecek Castor. Paramparça olmadan önce kameraya gülümse.”
Yeniden titredi. Bir kez daha titredi. Kirpikleri de titredi. İçten içe karanlık düşüncelerle boğuşuyordu.
Nefessiz kaldı. Birkaç hırıltı kaçtı dudakları arasından. Konuşamıyordu. Çok istiyordu kağıdı Adrian’a çevirmek. Kurtar beni demek…
Ama yapamadı. Bedeni buz tutmuştu sanki. Parmakları kağıda kitlenmişti. Dili zincirlenmişti. Gözleri bağlanmıştı.
Arkadaki neşeli sesler boğuk uğultulardan başka bir şey değildi artık. Ve hayatı da bir tır tarafından çekilen ince bir ipten farksız.
“Lorraine?” diye mırıldandı Adrian. Yola baktı, vitesi değiştirdi ve gözlerini yeniden Lorraine’de sabitledi.
“İyi misin sen?”
Lorraine cevap vermedi. Kaçırmadı gözlerini kağıttan. Eğer kaçırırsa öleceklerdi. En azından Lorraine öyle sanıyordu.
Konuşamadı.
Lal kesilmişti tüm bedeni.
“Lorraine?” diye yineledi Adrian. “Duyuyor musun sen beni?”
Duyuyordu Lorraine. Duyuyordu ama konuşamıyordu. Neyseki Adrian’ın Lorraine’in elinde tuttuğu yabancı cismi fark etmesi uzun zaman almadı. Kaşları çatıldı. Yüzündeki renk kayboldu, kalp atışı hızlandı. Durumun ne olduğunu anlamışcasına alnında atan damar belirginleşti.
“Ver şunu bana.” dedi aniden yükselen bir ses tonuyla. Araba minik bir gıcırtı çıkardı. Aracı yolda tutmak adına direksiyonu düzeltti. Notu eline aldı. Sol elini direksiyona bıraktı, saatlerdir açık olan tepe ışığına doğru tuttu.