3. BÖLÜMKADEH
Yine geciken bir bölümden merhabaa. Umarım hoşunuza gider. Keyifli okumalar...
Taş duvarların etrafı geniş ve sık yapraklı bir sarmaşık yığını gibi kapladığı balo binası Lorraine'in kalbine kasvetli ve boğucu bir histen çok, neşe ve heyecan veriyordu. Kendini daha önce hiç böyle bir ortamda hayal etmemesinin verdiği gaflet ve endişe aşikardı, lakin emin olduğu tek bir şey vardı. Burada güvendeydi. Burada hiç olmadığı kadar güvendeydi. Az önce Jacklyn ile birlikte bir hazırlık odasından çıkmışlar, pahalı ve şaşaalı elbiselerinin üzerinde oldukça sönük kalan yüzlerine makyaj malzemeleriyle hafif bir renk vermişlerdi. Üstünde yürüdükleri kırmızı halı oldukça yabancı, duvarları süsleyen gaz lambaları epeyce huzursuz edici olsa da dün oldukları kadar endişeli sayılmazlardı. Burada çok fazla insan vardı. Hepsi de güzel giyimli, saygın ve edepli şahıslardan oluşuyordu. Lorraine bunu ilerde az biraz gördüğü salonun girişinde sağ parmakları arasında bir içki kadehi tutan kadının hareketlerinden anlayabiliyordu. Öylesine zarafet dolu bir kadındı ki Lorraine, bir anlığına kendini onun yerindeymiş gibi hayal etti.
"Büyük Salon bu tarafta, hanımlar." diyerek eliyle Lorraine ve Jacklyn'i altın varaklı devasa kapıya doğru yönlendirdi Brandon. "İçeride size yardımcı olacaklardır. Bir sorun olursa garsonlardan birine Wayne'e ulaşmam gerek, deyin. Onlar bana haber verir."
Lorraine'den önce söze giren, hemen Brandon'un sağında beyazlar içindeki Jacklyn oldu. Küçük bedeni büyük ölçüde Brandon'un arkasında kalmıştı. Yalnızca sesini anımsıyordu Lorraine'in kulakları.
"Teşekkür ederiz, Bay Wayne. Yardımlarınız için sağolun."
Gözlerini kırmızı halıdan ve üstünde yürüyen zarafet dolu insanlardan güçlükle aldı Lorraine. "E-evet, evet Bay Wayne. Teşekkür ederiz. Her şey için."
Brandon hafif bir baş selamı vererek yerinde doğruldu. Omuzlarının arşa uzanmak üzere olmasından etkilenen Lorraine aheste aheste yutkundu yerli yerinde. Brandon biraz daha dikleşti. Siyah takım ceketini ve kırmızı kıravatını büyük bir özgüvenle düzeltirken iç cebinden son model bir telefon çıkardı.
"Şeref duydum efendim." derken gerçekten oldukça şeref duymuş görünmesi Lorraine'i şaşırtsa da cevap verme gereksiniminde bulunmadı. Yanaklarını çiğnemeye devam etti yalnızca. Omuzlarına dökülen saçlarını kulaklarının arkasında sabitleyip düşük omuzlarını geriye attı. Garip bir his vardı içinde. Bir insanın onunla konuşmaktan şeref duyması kadar garip bir his. Belki de buydu. Problem buydu. Yıllarca hiç kimse olmuş bir kızın, sonunda bir kimse olması ruhuna bir nebze ağır gelmişti. Alışması gerekiyordu. Artık devlet vardı. Arkasında koca bir devlet vardı. Bundan sonra acı, göz yaşı, uykusuz geçen onlarca gece yoktu. Sokaklarda korkusuzca gezmek vardı, adil şartlarda çalışmak vardı. Canından daha fazla sevdiği Jacklyn ile yaşayacağı uzun bir hayat vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOY ADI TUTULMASI | DÜZENLENİYOR
Fantastik"Burada adalet terazisi arama Ulu Vâris! Çünkü ölümün oyununda, kurallara uyan kaybeder." (Kan Çemberleri Serisi'nin 1. Kitabı olan "Soy Adı Tutulması" Yazılmaktadır.) Her Cumartesi 20.00'da yeni bölüm! !Düzenleniyor!