Bölüm Üç: Kanayan Yaralar

8 3 0
                                    


bölüm müzikleri : Kalben - Yara
Karamel Makiyato - Canım Çok Yanıyor Fazlasıyla Yorgunum

Bölüm Üç:
Kanayan Yaralar


Artık beni kimse yalnız bırakamaz. 2

Hani bir şiir okuduğunuzda kalbinizde bir yer edinen bir dize olurdu ya, işte bu dize benim kalbimde okuduğum ilk günden beri yerini koruyordu. Bir gün bu dizeyi her zerremde, iyi veya kötü, hissedeceğimi biliyordum. 

Cılız ay ışığı altında, gözlerim zorlansan da ek bir ışığa ihtiyaç duymadan Eva'dan aldığım dizelerde gezindi parmaklarım. Anladığım her bir kelime daha da yer edindi zihnimde. Bir mıh gibi saplandı unutulmamak için ruhumda. Dudaklarım kıvrıldı.

Kitap okumayı değil de şiir okumayı severdim eskiden beri. Daha iyi hissederdim sayfaları çevirdikçe. Şu ortamda da yapabileceğim en iyi şeydi; şiir okumak.

Kayalıklara çarpan dalga sesleri kulaklarıma ulaştıkça titrediğini hissettim yanımdaki bedenin. Onun üzerine örttüğüm battaniyeye daha çok sokulmuştu. Siyah saçları her zamanki gibi parlıyordu. Beyaz teni gecenin karanlığına rağmen ben buradayım diyordu. Zarifliğiyle beni her zaman büyülemeyi başarmıştı Aren Çakır.

Zaten şu an burada olmam da bundandı. Gözlerinin, sözlerinin beni manipüle etmesine izin vermiştim. Karşı koymak güçtü zaaflarımı bilirken. Bunu kendime bizzat ben yapmıştım. Ancak şunu söylemeliyim; bu durum beni hiç rahatsız etmiyor, aksine bana ulaşma çabası gözlerimi dolduruyordu. Kendimi az bir süreliğine de olsa önemli hissediyordum. En azından benim üzerine oluşturduğu raporlar Hakan'a gidiyor, babamın beni önemsediğini hissetmeme neden oluyordu.

Çocukça, diye fısıldadı içimdeki kötü. 

Ne zaman umutlansam karşıma çıkardı bir zebani gibi. Ellerimi kollarımı bağlar, beni cehennem gibi bir odaya hapsetmeye çalışırdı. O oda çok sıcak olur, dört bir yanda zehirli sarmaşıklar, kan kokan anılar olur. Aklımı, ruhumu ona teslim etmem için yeterli değil. 

Konu teslim olmaksa her şey bir yana savaşırım. Özgürlük benim nefesimdi. O olmadan atmazdı nabzım. Yediğim yemekler takılır kalırdı boğazıma. Özgürlük bir candı, bir umut. Paha biçilemez.

Ve zaten aptal sözleşmeyi imzalama sebebimde bundandı. Özgürlüğün iplerin kaybetmemek için.

Evet sözleşmeyi imzalamış, bana yapabilecekleri en boktan şeyleri bile kabul etmiştim. Şu an onların boyunduruğu altında da olsam gün gelecek devran dönecek. Ve onlar benimle hiç tanışmamış olmayı dileyecekti.

Her şeyin bir zamanı vardı.

Siz isteseniz de istemeseniz de zaman akıyordu. Ve kimsenin bu büyülü gücü durdurmaya ne makamı ne de gücü yetiyordu. Herkes zamanın derinliğinde kaybolurdu.

Zaman sanılanın aksine ilaç değil yaraydı.

Zamanla kabuk bağlamaz içimizdeki yaralar. Tezat bir şekilde kanamaya devam ederdi. En sonunda kendi kanımızda boğulurduk.

Zaman sadece bir kez dururdu. O da en çaresiz kaldığımız zamanlarda. Umutların tükendiği, yapabileceğin hiçbir şey olmadığı ve öylece izlediğin anlarda dururdu zaman ve bir türlü akmazdı. Saniyeler sanki asırlara dönüşürdü. Geçmezdi o anlar. Hafızamızda travma diye adlandırılan olay olarak kalırdı. İşte böyleydi zaman. Çaresizliğin en dibi.

Ay, yine en tepede tüm lanetiyle bana gülümsüyordu. Bilmem bu nefret ne zaman biterdi ama tek bildiğim bitene kadar hep onun ışığından kaçacağımdı. Hayır, bu kaçmak değil saklanmaktı. Tehlikeden, geçmişten, yaşanmışlıklardan saklanmak.

sessiz çığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin