bölüm müzikleri: Mavi Gri, Ufuk Beydemir - Vazgeç Artık Rüyalarımdan
Dolu Kadehi Ters Tut - Yol GörünmüyorBölüm Beş:
Soğuk Kahveyle Verilen Yanlış Kararlarİstek ve mecburiyet. İkiside farklı kavramlar fakat temeli aynıydı: seçim. Siz kendiniz için doğru bir seçim yaparsanız bu istek, yanlış seçimi yaparsanız da mecburiyet olur. Buradaydım çünkü yanlış yapmıştım, yeniden.
Gözlerimi Aren'e çevirdim. Usul usul döküyordu yanımda yaşlarını. Belkide kendi içinde kendisini katil olarak görüyordu, bilmiyorum. İçim burkuluyordu ona bakarken. Kendime çok benzetiyordum ve bu, onu anlamama daha iyi olanak sağlıyordu.
Parmak uçlarımla gözyaşını sildim. Pek sevmiyordum ağlamasını. Küçüklüğüm, çocukluk arkadaşımdı Aren ve benim onun hakkında ölsem de unutmayacağım tek şey varsa bu da dinmeyen gözyaşları olurdu. Ne zaman canı acısa, üzülse, korksa, endişelense ağlardı. İçine attığı duyguların dışarı vurumuydu belki de.
Aren'in sözleri üzerine ağzımı açamamıştım. Bir anda duyduklarım doğruyu söylemek gerekirse beni afallatmıştı. Yaşayan bir ölüden bahsediyordu, duydusuz bir kadın. Bana göre bir kadını kadın yapan duygularıydı. Biz erkekler gibi sıradan değillerdi. İnce düşünür, fazla hissederlerdi. Kadınlar kırılgandı. Ve onları kendi hemcinslerinin kırması çekilmez olmalıydı.
"Mecburdum, Utku," diye fısıldadı. "Bunu yapmam gerekiyordu." Boğazımda bir yumru oluştu. Diğer ihtimalleri sormadım ancak her insan yanlış seçim yapardı, bunu anlardım. Fakat bu başkalarını bitirmemeliydi. Hayatlarımızın gidişatı başkalarının iki dudağının arasında olması bizim özgürlüğümüzü bitirirdi. Biz insanlar özgürlüğe aşıkken ve bu bizi bencilleştirirken katil olmak illede bir can almak değildi.
Birisinin acısını paylaşmak, yükünü de paylaşmaktı aynı zamanda. Onu lanet olsun ki çok iyi anlıyordum ve bu canımı çok fena sıkıyordu. "Sarılmak ister misin?"
Yaşlarla parlayan hüzünlü harelerini bana çevirdi. Küçük bir çocuk gibi başını salladı. Onu kendime çektiğimde sıkıca sarılmıştı bedenime. Kokusu doldururken etrafımı yutkundum. Başına küçük bir öpücük bıraktım. Hızlı hızlı nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı.
"Sence..." diye mırıldandı denizi izlerken. "Hâlâ masum muyumdur?" Yutkundum. Gözlerim kayalıklara çarpan denize kaydı. Arka taraftan gelen ve çok az duyulan bir müzik sesi vardı. Çalan müzik, sokak müzisyenlerine ait, gerici bir besteydi.
"Melodiyi duyuyor musun?" diye sordum. Başını salladı. "Sana ne hissettiriyor?" İç çekti. "Korkutucu."
"Beni de geriyor. Birbirine yakın iki kelime. Şimdi düşün, bir insanın hayatını çalmak sana nasıl hissettiriyor? Masum gibi mi, suçlu gibi mi?"
"Çok acımasızsın."
"Sorunu cevapladım," dedim omuz silkerek. Göğsümden kalkıp gözlerini devirdi. "Duygun yok mu hiç senin? Tamam suçluyum," dedi ellerini kaldırarak. "Ama insan bir teselli eder."
Teselli hak edene edilir.
Bunu sesli dile getirmedim.
"Neden yaptın, diye sorsam cevaplayacak mısın?" Gözlerini kaçırdı. Başımı iki yana sallayarak güldüm. "Aldım ben cevabımı."
"Çok mu korkuyorsun?" diye sordu ansızın. Kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?" Derin bir nefes verip bakışlarını bana çevirdi. Söyleyeceklerinden tereddüt ettiğini oynamaya başladığı parmaklarından kendisini belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessiz çığlıklar
Teen Fiction"Yenilgi senin için bir zayıflık mı Aren Çakır?" "Yenilgi değil Utku yenilmek bir zayıflıktır." "Açıkla," dedim sert bir sesle. Kolunu benden kurtarmayı akıl edince biraz geri çekildi. Kaşlarını çattı. "Anlamadım." Hafifçe üzerine eğildim. "Yenil...