Bölüm İki: Rengini Kandan Alan Mezar Çiçekleri

8 2 0
                                    


bölüm müziği : Twice - Cry For Me

Bölüm İki:
Rengini Kandan Alan Mezar Çiçekleri 

Bakmalıydın birisine kendini açıkça ifade edebilmek için. Göstermeliydin hislerini çekinmeden, utanmadan. Anlatmasan bile anlaşılmalıydı kırıklıkların. Kalbine batan her cam kırığını saklayamazdın. Kaybettiğin her damla kan gün geçtikçe seni ele verirdi. Acı değildi önemli olan. Önemli olan acının sonraki evresi ağrıydı. Ağrı anlaşılamadıkça delik deşik kalbindeki yerini korurdu. Ve o yer, hiç kapanmazdı.

Acı, ağrı, sızı.

İnkâr, kabullenme, alışma.

Beden, kalp, ruh.

Yaşanılan, hissedilen tüm hatalara rağmen insanın gülümsemesinin tek yoluydu alışmak. Beden acısı, kalp ağrısı, ruh sızısı... Tüm bunları yaşayıp atlatmadan insan engelleri aştım diyemezdi. Her günün ayrı zorluğu her gecenin ayrı sevinci vardı. Gündüz dayanmak için gülerdi insan, geceyse dayanmak için ağlardı. Gülerken herkesi, ağlarken kimsesi yoktur. Yalnızlık tehlikelidir, gözyaşlarının da bir sahibi olmalıdır gülüşlerin kadar. Sahipsiz akıttığın her bir damla yaş, kaybettiğin kandan daha ağırdır.

Kimsesizler çok ağlar, sahibi yoktur.

Hem onun hem gözyaşının.

"Seni tanıdım, yedi yıl önce. Şimdiyse bu eve ilk adımı attığın yabancıdan farksızsın. Denilen her şeyi yapıyorsun, karşı çıkmıyor, susuyorsun." Başını iki yana salladı. "Bir yenilgi daha mı?" Gözlerinin dolduğunu gördüğümde hızlıca önünde diz çöküp yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Baş parmaklarım yanaklarının üzerinde gezinirken başımı iki yana sallayıp, "Hayır, hayır," diye art arda fısıldadım. Bu onun ağlamaması içindi. "Hayır," dedim daha kararlı bir sesle. Bu o bilmese de kendim içindi. Başımı omzuma yatırdım. "Hayır," dedim bu sahipsiz gözyaşlarım içindi. Cama bakıp ne geceler ağladığımı bilirdim bu evden kurtulmak için. Ne geceler babamın kâbuslarından korkup fotoğraflara sığındığımı, fotoğrafın arkasındaki annemin notlarını, abimin hayalini, babamdan öğrendiğim ve bir türlü vazgeçemediğim kendime zarar verme alışkanlığımı...

Hepsi birer kambur gibi binmişti sırtıma. Hepsi de sevilmek için kabulümdü. Hepsi birer kötü anıydı. Hepsi geçmişti. Ama unutamıyordum, unutamazdım. Ruh sızısından vazgeçmek öyle kolay mıydı?

Elleri, ellerime uzandığında bileğime sıcak dudaklarıyla küçük bir öpücük bahşetti. Yine dalmıştım düşüncelerle ve annem yine beni kurtarmıştı. Gözlerine yeniden bakınca kendisini ağlamamak için nasılda sıktığını gördüm. Gözlerinde biriken yaşlar hangi düşüncelerin aktarımıydı bilmiyorum ama bir tahminim vardı. Ben yine ona bakarken kendi geçmişime dalıp gitmiştim, bu ilk değildi. Canı sıkılıyordu bu duruma farkındaydım ancak değiştiremiyordum. Değiştiremediklerimden birisi de buydu.

Doğum gününe gözyaşlarıyla girmesini istemezdim. Gözyaşlarıyla geride bıraktığımız her anı, iyi kötü fark etmeksizin, hafızamızda yerini korurdu. Yeni, güzel anılara yer açmak için ağlamazdım ben.  Boş hafızamda sadece onunla güzel anılarım vardı. Şimdiyse onu böyle üzmeye hakkım yoktu. 

Onlar yabancıydı, sen yabani.

Bir aile olamamışlardı bana. Bunu her defasında yüzlerine de söylerdim. Benim ailem vardı, dağılmıştı. Dağıtan annemdi, dağıtmasına sebep olan babam. Bunlar hafızamda yer edinirken kolay mıydı ailem var demek? Değildi, hiç değil.

Suçluyu buldum.

Annem.

Sorumluyu buldum.

sessiz çığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin