- 3.2 -

249 16 23
                                    


Selamınaleyküm 💓

Nasılsınız? Umarım çok çok iyisinizdir! ⭐

Bölümün çok uzun olmadığının farkındayım, ama hiç yoktan iyidir diye yayınladım 🦋

Sonraki bölüm daha uzun olacak inşaâllah 💝

Keyifli okumalar ✨

•••

Sessizlik.

Şuan için kullanabileceğim bir kelime olsaydı, o kelime sessizlik olurdu.

Belki de fırtına öncesi sessizlikti...

"Ne?"

Çocuk aval aval bir bana, bir Talha'ya, bir de yüzüklere bakıyordu. Başka kimseden ses çıkmamaya devam edince, Talha'yı kolundan tutup kütüphaneye doğru çekmiştirmeye başladım. Kütüphaneye girdik ve içeride her zamanki gibi kimsenin olmadığını görünce rahatladım. Kapıyı arkamdan kapattım ve Talha'ya baktım. "Ne yapıyorsun sen?" dedim sinirle.

Sinirli olduğumu gören Talha şaşırdı. "Ruh'um, ne yapabilirdim? Eğer söylemeseydim senin hakkında kötü konuşmaya devam edeceklerdi."

Haksız değildi fakat bu yine de işleri iyileştirmiyordu. "Evet ama biz sınav öğrencisiyiz Talha." dedim gerginlikle kütüphanede yürümeye başlarken. "Ya rehber hocasının kulağına giderse?" Ki yüksek ihtimalle gidecekti de...

Bunu söylerken bizi kaydeden güvenlik kamerasına kısa bir bakış attım. Şuan izliyor bile olabilirlerdi.

Talha derin bir nefes bıraktı ve gülümsedi. Yanıma geldi ve omuzlarımı tuttu. "Biz kanunen reşitiz güzel kokulum. Resmi nikah bile kıysaydık kimse birşey diyemezdi, sadece açığa geçmek zorunda kalırdık." dedi. "Endişelenme, dini nikâh kıydık diye disipline gidecek hâlimiz yok."

Ona baktım. Kahve gözleri, güven verici bir şekilde parlıyordu. Yine de huzursuzdum. "Dediğin gibi olsa da daha dikkatli olmalıyız Talha. Ne olursa olsun burası okulumuz, aşk bahçemiz değil. Hareketlerimizi ölçülü tutalım, olur mu?"

Tebessüm etti ve başını salladı. "Sen nasıl istersen, güzel kokulum."

...

"Elini yakacaksın Ayden, dikkatli ol!"

Ayden omuz silkti ve dikkatsizce kahveleri taşımaya devam etti. "Birşey olmaz bana."

Selma ona manalı bir bakış attı. Anlaşılan onun da aklına benim aklıma gelen şey gelmişti: Ayden'in bunu en son dediği zaman kahveyi üzerine dökmesi.

"Ayden, önüne bak!" dememe kalmadan Ayden ayağını bir taşa çarptı ve "Yandım! Yandım!" diye bağırmaya başladı.

"Prensin geldi, açılın" diyerek Esat ortaya çıktı -ortaya çıktı diyorum çünkü gerçekten bir anda çıktı- ve Ayden'in elindeki kahveleri ona temas etmemeye özen gösterecek şekilde aldı. Ayden, Esat'a ters ters baktı. "Bir prense değil de itfaiyeciye ihtiyacım var sanırım!" Ardından okula doğru koştu.

Esat ardından dikilip boş boş baktı. "Ben salağım herhalde?" dediğinde Selma ile bakıştık. "Niye?" dedim ona kısa bir bakış atarken. "Ayo'mun ne demek istediğini anlamadım..."

Selma bıkkın bir nefes bıraktı ve "Elinin yanığını geçirmek için bir itfaiyeci lazım olduğunu söyledi, Esat." diye açıkladı. "Hemen şu kahveleri götürmezsek biz de dökeceğiz!"

Bir Şans Verir Misin? - Yarı Texting -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin