Selamünaleyküm çiçeklerim 🌷Bölüm atmayı unutuyorum, siz de hatırlatmayınca kalıyor öyle 🥺 "Aaa, bölüm atmadım!" diyerekten kendimi burada buldum WFLEBFLENVLE
İki bölüm yayınlayacağım sizi beklettiğimden ötürü, keyifli okumalar ✨
•••
Koridorda ilerlerken başımı iki yana salladım. "Son birkaç gündür namaza kalkamadığıma kadar nasıl bilebilir Ayden? Sapık bu belli. Şikayet mi etsek?"
Ayden düşünceli görünüyordu. Kolundan dürttüm. "Sen beni dinliyor musun?" Sonrasında sırıttım ve "Aklın Eso'da mı kaldı?" diyip kıkırdadım.
"Hiç deme Ruhan hiç deme!" dedi yüzünü buruşturarak. "Yahu bir de aslanım falan diyor!"
Bir şey hatırlamış gibi başını bana çevirdi. "Sen bana ne diyordun?"
"İsimsiz diyorum, sabah namazına kalkamadığıma kadar biliyor diyorum, şikayetçi mi olsam diyorum."
Ayden dudağını büzdü. "Dediğini yapıp aradı valla."
Evet, aramıştı. Tam ezanın okunma saatinde hem de. Yalan söylemeyecektim, alarmdan daha çok yardımcı olmuştu.
Çünkü zaten arayacak diye diken üstünde uyumuştum!
Çağrısına cevap verdiğimde direkt kapatmıştı telefonu.
Zihnime süzülen anlarla onayladım arkadaşımı. "Engellesem diyeceğim de, gördük önceden. İlla bir şekilde ulaşıyorlar." Gözlerim irice açıldı. "Bu bir de sapık, hayli hayli ulaşır!"
Ayden gözlerini devirdi ve "Çocuğa sapık diyip durmasana. Biz konuşurken falan duymuştur belki?" dedi.
"Bizi dinleyecek kadar da dibimizde..."
Dudaklarımı birbirine bastırdım.
Biz bu konuyu sınıfta konuşmuştuk.
Ayden de aynısını düşünmüş olmalıydı ki gözleri şaşkınca açıldı. "Oha... Yoksa..." dediğinde cümlesini tamamladım.
"İsimsiz bizim sınıfta."
...
Ayden ile keşfettiğimiz bilgi üzerine, sınıftakileri inceliyordum artık. Garip bir şekilde herkes kendi hâlinde gibi duruyordu.
Yalnızca... Yalnızca tek bir kez bir bakış yakalamıştım.
Daha önce dikkat etmediğim bir çocuğun bakışlarını üzerimde hissetmiştim.
İsimsiz bir bakıma haklıydı, kimseyi tanımıyordum.
Ona baktığımda hızla gözlerini kaçırdı. Bu duruma karşın kaşlarım çatıldı. Bu çocuk bir yerden tanıdık geliyordu.
2 Sene Önce
Ayden elinde frambuazlı cheesecake ile geldi masaya.
Sınav haftamız bitmişti, matematikten düşük almıştım ve bu moralimi bozmuştu. Ayden de neşeleneyim diye tatlı bir kafeye getirmişti beni.
O da fizikten düşük almıştı. İkimiz de biraz üzgündük.
Tamam, ben çok üzgündüm. Çünkü önceliklerim sıralamasında İslam'dan sonra başarım geliyordu.
"Ya ben böyle devam edersem sayısalda ne yapacağım?" dedim hüzünlü sesimle. Ayden "Asıl ben ne yapacağım?"dedi kısık bir sesle.
Ayden mesleğine karar vermemişti fakat sayısal seviyordu, sözelden nefret ederdi. Ben sözeli daha çok sevsem de istediğim meslek sayısaldan alıyordu.
Diyetisyen olmak istiyordum.
Benim için çok uygundu. Mahrem açısından da gayet uygundu. O yüzden bu mesleği istiyordum.
"Kitaba kafa atıyorum ama şu fiziği anlamıyorum!" diye yakındı Ayden.
Elimi boşlukta 'boşver' anlamında salladım. "Buraya moral yükseltmeye geldik, daha da düşürmeye değil."
Başıyla onayladı. "Haklısın."
Cheesecakelerimizi yemeye başladık. "Çok tatlı bir kafeymiş burası." dedim kafeyi incelerken.
Ardından normalde yapmamam gereken bir şeyi yaptım.
Gözüm bir masada oturan üç adama takılmıştı.
Kitabı tabiri caizse yüzlerine sokmuşlardı, yüzleri gözükmüyordu.
Ayden de benim baktığım yere bakmış olmalı ki "Bunlar okuyabiliyor mu kitapları? Kör olurlar!" dedi hayretle.
"Bence okumuyorlar, böyle kitap mı okunur?" Sonrasında omuz silktim. "Ne yapıyorlarsa yapsınlar ya. Boşver, bizi ilgilendirmez."
Sohbete devam edip keklerimizi yerken yanımdan geçen garson tepsisindeki limonatayı devirdi ve limonata üzerime döküldü. Ayden şaşkınlıkla feraceme bakıyordu. Garson telaşla "Çok üzgünüm hanımefendi! Ben yeniyim, kusura bakmayın lütfen. İzin verin yardım edeyim." diyerek elindeki bezle feracemi silmeye kalkıştığında "Durun." dedim. "Üzerime limonata dökmeniz sıkıntı değil, olabilir. İnsanlık hâli." Garson rahatlamış bir şekilde bana baktı. "Ama lütfen bir daha tesettürlü bir kıza dokunmaya kalkışmayın."
Garson başını salladı. "Pardon hanımefendi... Tekrardan çok özür dilerim."
"Sıkıntı değil." dedim gülümseyerek ve ayaklandım. "Ayden, ben lavaboya kadar gideyim." dedim Ayden'e dönüp.
Ayağa kalkmaya yeltendi ve "Ben de geleyim." dediğinde hızla oturttum onu. "Gerek yok, hallederim."
Lavaboya ilerledim ve üzerimi temizlemeye çalıştım. Faydası yoktu.
Kapüşonlumu giyindim ve fermuarını çektim, en azından gözükmezdi.
Lavabodan çıktım ve Ayden'in yanına gitmek için ilerlemeye başladım. Hâlâ limonata lekesinin olduğu kısma bakıyordum. Evet; kapüşonlumdan belli olmuyor ve evet, garsona sorun değil demiştim ama bu tür lekeleri kafaya takardım.
Ben bunları düşünürken ilerlediğim koridora su döküldüğünü fark edememiştim. Ayağımın kayması ile küçük bir çığlığın ağzımdan kaçması bir oldu.
Sımsıkı yummuştum gözlerimi. Düşecektim.
Bir dakika, düşmemiştim?
Paniği üzerimden attığımda kollarımdaki elleri hissedebilmiştim.
Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift kahve gözü görmüştüm.
Bu çocuk beni tutmuştu.
Hızla toparlandım ve ondan uzaklaştım. "Dikkatli ol." dedi ve gülümsedi. "Kendini incitmeni istemem."
"Sağol." dedim ve hızla Ayden'in yanına doğru ilerledim. Arkamdaysa bana bakmayı sürdüren kahve gözleri bırakmıştım.
•••
Kahve gözler mi dedim... 🤤🤎
Allah'a emanet olun 🕊️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şans Verir Misin? - Yarı Texting -
Genç Kurgu05** ***: Nasıl bu kadar etkilenebildim senden? 05** ***: Kimseye şans vermeyen senden... 05** ***: Şansı da geçtim; sınıfta oturduğun yer kızların arasında, erkeklerle mecbur kalmadıkça konuşmuyor hatta göz teması bile kurmuyorsun. Tek bir şans tan...