[02]

512 64 54
                                    


જ⁀➴

Albayın bürosundan çıktıktan sonra koşar adım askeriyeye yakın olan evime dönmüştüm. Gecekondu evde sadece ikimiz yaşıyorduk, annem yaşlı bir kadındı ama huysuz değildi. Yanıma gerekli birkaç eşya alırken gereksiz duygulandığımı hissediyordum. Sınır bölgesinde ne kadar kalacağımdan emin değildim, bu yüzden başının çaresine bakabilmesini umdum. Bana nereye gittiğimi sorduğunda birkaç gün askeriyede kalacağımı, endişelenmemesi gerektiğini söylemiştim ve o bilmese de sarılırken bir yandan vedalaşmıştım. Kendisi komşularla iyi anlaşırdı, bazıları ara sıra bize gelirdi. Yine böyle olmasını umuyordum içten içe çünkü evde yalnız başına kalmasını istemiyordum. Bazen düşer, düştüğü yerden kalkamazdı. saatlerce eve dönmemi beklerdi. Kısacası tek dayanağı bendim.

Babam Güney Kore'nin saygın askerlerinden biriydi ve ben on yaşlarındayken bir çatışmada kaybetmiştik onu. Asker bir babanın oğluydum ve ister istemez bu işlere merak salıyordum. Babam her zaman asker olmamı ister, hiçbir zaman zorlamazdı. Evde annemle ikimiz kaldığımızda ben bu yolda gideceğimden emindim.

Böylece askeriyeye yazıldım, Felix ile aynı dönem yazıldığımızdan askeriyede tanışmıştık onunla. Kendisiyle o zamandan başlayan arkadaşlığımız antrenmanlar devam ettikçe sıkılaşmıştı. Kendisi şu an bir üsteğmendi, ve benim en yakın arkadaşım.

Askeriyeye yazıldıktan bir süre sonra bir de Albay Bang Chan ile tanıştım, o zamanlar albay değildi tabi, yıllar öncesiydi. Oldukça genç olması dikkatimi çekmişti. Aramızdaki az yaş farkına rağmen o zamanlar bile rütbesi oldukça yüksek sayılırdı ve buna hayret etmiştim. Kendisi babamı tanır ve ona hep hayranlık duyduğunu anlatırdı. Bunca zaman iş ciddiyeti bir yana bana şefkatle yaklaştı. Askeriye yazıldığım gün bulmuştu beni ve her zaman daha sıkı çalışmam için kışkırtmıştı. Bu nedenle belki, geldiğim noktada ona oldukça minnettardım.

Albay rütbesine ulaştığında birçok konuda söz sahibiydi. Onunla yakındık ve bizim evdeki durumdan haberdardı, ona anlatmıştım. Kardeşim yoktu, tek çocuktum. Babamı kaybettikten sonra neredeyse on yıl geçmişken annem iyice yaş aldığından ona ben bakıyordum, albay bunu bildiğinden dolayı bana aylardır ayrıcalık göstererek uzun süreli uzak görevler vermiyordu.

Bu yüzdendi belki de, durumun ciddiyetini kolayca kavrıyordum. Albay tereddüt etmeden birliğe adımı yazmıştı. Sınırda işler ciddi olmalıydı..

Düşünüyordum..

Şehirden uzaklaşmıştık, üç araba sınıra doğru yola çıkmıştık ve Felix'le ayrı araçlara düşmüştük. Zırhlı araç sabit bir hızla ilerlerken bakışlarım tellerin olduğu camın arkasında tarlaların arasında batan güneşteydi.

જ⁀➴

Bölgeye vardığımızda hava kararmış, zifiri karanlık çökmüştü. Şehirde değil köyde olduğumuz için alanda fazla ışıklandırma yoktu ve siyah gökyüzünde yıldızlar etrafa saçılmış beyaz toz taneleri gibi ışıldıyorlardı. Araba durduğunda motorun sesinin kesilmesiyle etrafa bir sessizlik çöktü ve kapıların açılmasıyla sırayla aşağı indik. Bulunduğum arabada en kıdemli ben olduğumdan öncelikli olarak aşağı inmiştim. Diğer askerler de arkamdan inmiş, uzun ve aralıksız bir araba yolculuğunun ardından geriniyorlardı.

Tanıdık bir yüz görmek için etrafa bakınırken birkaç metre uzakta taş bir duvara yaslanmış sigara tüttüren Lix'i gördüm. Elini hafif havaya kaldırmış onu fark etmem için bana işaret ediyordu. komutan Choi'yi hala görememiştim bu nedenle arkama dönüp askerlerden rastgele birine işaret ettim.

fatal flaws  ➵ ◛ °minsung √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin