જ⁀➴Nefret ediyordum, bu zamana kadar her zaman nefret etmiştim. Babamın ölüm haberini aldığımda başlamıştı nefretim, şu ana kadar da belki de en çok o zaman hissetmiştim bu nefreti iliklerimde. Şu anda ise daha çok farkına varıyordum. Her şeyiyle nefrete itiyordu beni bu ülke, buraya getirilmemin üstüne bir gün bile olmadan daha iyi anlamıştım.
Lanet Pyongyang'ın sokaklarından şimdiden nefret ediyordum. Şehrin nemden yoksun kuru ve kirli havasından nefret ediyordum. Sokakların sessizliğinden ve dinginliğinden nefret ediyordum. Bu yüksek ve renksiz binadan, herkeste olan boktan saç kesimlerinden, piç herif generalden, aptal askerlerden ve üzerimdeki lanet olası sıkıcılıktaki kıyafetlerden... Hepsinden nefret ediyordum.
"Ne aptalmışsın, kendin kaşındın resmen."
Yüzbaşıyı söylemiş miydim? Yüzbaşıdan da nefret ediyordum.
Öldürücü bakışlarımı anında yanımda benimle göz teması kurmadan sırıtarak mırıldanan adama çevirdim. Soluklarım sıklaşırken bunun beynime sıçrayan sinirden mi yoksa bu sikik şehirdeki elektrik sıkıntısı yüzünden asansörden çıkıp kaç kat indiğimiz merdivenlerden mi olduğunu kestiremiyordum.
"Kapa çeneni."
"Deli cesaretin çok acınası."
Kısık bir kahkaha atarken yüzbaşının bakışlarını anında üzerimde hissettim. "Ruhumda var."
En son zemin katın da aşağısına inip eksi birinci kata gelmiştik ve geniş koridorda birlikte yürüyorduk. Yanımızdaki askerler generalin ofisinden sonra kaybolmuştu ve bir süredir yalnızca yüzbaşıyla ikimiz vardık. Yürüdüğümüz geniş koridor tenha değildi, etrafta oldukça fazla insan vardı. Yüzbaşının bakışları hala üzerimdeyken mırıldandı. "Generali tanıdıkça kendi ruhunu dinleyeceğini pek sanmıyorum."
"Onu daha görecek miyim yani? Çok sıkıcı birisi, bitti diye sevinmiştim."
"Evet... Göreceksin. Seni rastgele bir yerde tutacağını mı sandın?" Yüzbaşı Minho bir kahkaha patlatıp devam etti. Gülüşü bile sinirimi bozarken gözlerimi devirmeden edemedim çünkü resmen kendimi boğmak istiyordum. "General Seo Changbin rütbesinden anlayacağın üzere oldukça yetkili biri ve benim üstüm. Çok saygı duyduğum birisi ve Kaesong bölgesindeki kampların genel sorumlusu."
"Süpermiş..." Devrik bakışlarımı önüme dikip yürümeye devam ediyordum. Görüş açıma iki kapılı cam bir duvar girdiğinde derin bir nefes aldım. İçerisinin yemekhane ya da kafeterya benzeri bir yer olduğu belli oluyordu ve ben oldukça acıkmıştım.
"Ayrıca 13.bölükten sorumlu yüzbaşı benim," Kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı ona çıkardım. Tamam... Bu konuda kararsızdım, sabahtan beri bir şeyler öğrenmiştim. Yüzbaşının varlığı ara sıra eğlenmemi sağlamıştı ama sinirimi bozduğunda da tam bozuyordu. "Yani benim kışlamda kalacaksın. Öğle yemeğinden hemen sonra Kaesong'a doğru yola çıkarız, General Seo Changbin ne zaman gelir bilmiyorum. Kampların genel karargahında kalıyor geldiğinde, kışlaya biraz uzak ama arada haber vermeden etrafı kontrol etmeye geldiği olur. Bir süre daha Pyongyang'da kalacağını biliyorum sadece yani o zamana kadar davranışlarını düzeltsen iyi olur."
"Ya da o zamana kadar bu lanet ülkeden siktir olup gitmiş olurum."
"Bu da bir seçenek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fatal flaws ➵ ◛ °minsung √
FanficKuzey Koreli Yüzbaşı Lee Minho ve esir düşen güneyli asker Han Jisung [TAMAMLANDI.] "Seni sevmeye yetebilir mi benliğimden geriye kalan bir avuç cesaret kırıntısı? Tatmin eder mi kaderi, aşkın esiri olmuş gururdan yoksun bizlere acıması için?" Bulut...