જ⁀➴
Yine ana binanın verandasında oturmuştum ve yine öğle sıcağı beynime işleyecek derecede başıma vuruyordu. Kaesong kampında yapacaklar her zaman çok sınırlıydı, bu yüzden yine boş boş etrafı izliyordum.
Kışlada yine kırmızı bir bayrak olan alanı çevrelemişlerdi, anladığım kadarıyla kazı işleri olduğunda böyle kırmızı renkli bir bayrakla belli ediyorlardı. Antrenman sahalarının orada Heeseung'un öttürdüğü düdüğün belli belirsiz sesi ve alanda tutturdukları marşlara ritimle koşan askerler duyuluyordu.
"ASKER İLERİ MARŞ!"
"...SABAHIN ERKEN VAKTİ!
GÜNEŞ DOĞARKEN!
ASKERLER ÇIKAR!
YÜRÜYECEKLERİ YOL,
UZUN VE ZORLUDUR!
YÜCE ALTIN YILDIZ!
PARLAR ŞAFAKTA!"Diğer tarafa baktığımda yemekhane binasının orada Sunghoon ve Jeongin'i gördüm. Dışa bakan pencerelerin önündeki mermerlerde oturuyorlar ve çatının oluşturduğu gölgeyle güneşten korunuyorlardı. Jeongin sakince bir şeyler anlatıyor gibiydi ve ikisinin elinde de küçük karton bardaklarda kahve vardı.
Genel olarak sakin bir gündü, Kaesong kampına gelmemin üzerinden neredeyse 20 gün geçecekti. İki haftayı çoktan geride bırakmıştım, yine de ne bir haber vardı ne de bir hareketlilik.
Sıkıntıyla oflayarak revir tarafında baktım.
Evet, tabi bir de bu konu vardı...
"General kesin hayır dedi ona, eminim yani. İlaçların vergi ödemesini Ryujin sistemden halledecek. Yemekhane deposundaki her şey tamam şu an önümüzdeki bir hafta için. Tek sorun birinci koğuşun- Yüzbaşı dinliyor musunuz?"
Birkaç metre uzağımda bu tarafa doğru gelen Soobin ve Minho'nun seslerini duyabiliyordum. Yüzbaşıyla gözlerimiz buluştuğunda bir süre sessiz kalmasına karşılık Soobin yürürken elinde tuttuğu sekreterlikten başını kaldırıp Minho'ya bakmıştı.
Bu tarafa gelirlerken yüzbaşı tam dudaklarını aralayıp bir şey söyleyeceği sırada oturduğum yerden fırladım ve koşar adımlarla yemekhaneye doğru ilerlemeye başladım.
İşin aslı... Yüzbaşıyla öpüştüğümüz gecenin üzerinden 2 gün geçmişti, ve ben 2 gündür resmen kaçıyordum...
"Selam Hoon naber!" Pencerenin önündeki geniş mermerde oturan ikisinin yanına vardığımda kolumu Sunghoon'un omzuna atmıştım. O da yavaşça başını çevirip soğuk bir bakış attı bana. "Sakin ol asker, naber dedim sadece..."
"Sen bir de bana sor Jisung, beş saattir bir şey anlatıyorum burada. Bazen dinlemiyormuş gibime geliyor." Jeongin göz devirerek söylendiğinde güldüm, Sunghoon ise sitem etmişti.
"Yah! Dinliyorum abartmayın."
"Acıktım ben... Saat kaç?" Jeongin sorduğunda Hoon kol saatine bakmıştı.
"İçeri girelim öğle yemeği vakti olmak üzere, yemekhane kalabalıklaşır şimdi." Bununla berbar Jeongin oturduğu mermerden aşağı atlayıp karton kahve bardaklarını yan taraftaki çöpe fırlatmıştı. İkisi beraber kapıya doğru yürürken az önce önünde oturduğum ana binaya baktım, Soobin hala Minho'ya bir şeyler anlatıyordu. Yüzbaşının bakışları ise doğruca bendeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fatal flaws ➵ ◛ °minsung √
FanfictieKuzey Koreli Yüzbaşı Lee Minho ve esir düşen güneyli asker Han Jisung [TAMAMLANDI.] "Seni sevmeye yetebilir mi benliğimden geriye kalan bir avuç cesaret kırıntısı? Tatmin eder mi kaderi, aşkın esiri olmuş gururdan yoksun bizlere acıması için?" Bulut...