Yeni hikayemi inşallah beğenirsiniz :)
Otobüsün içine yayılan müzik sesi genç kızın sessiz göz yaşlarına eşlik ediyordu. Saçlarıyla yüzünü örterek başını cama yasladı. Kimsenin onu ağlarken görüp soru sormasını istemiyordu. Ufak tefek elleriyle yanağındaki yaşları sildiğinde bakışları biraz ilerideki mavi tabelaya takılı kaldı. Otobüs hızlı bir şekilde tabelanın yanından geçip giderken genç kız usulca göz kapaklarını kapattı.
İstanbul...
Sonunda hayallerindeki şehre gelmişti. Ama sevinçle değil göz yaşı ve acıyla girmişti bu büyüleyici şehrin kapısından. Sessiz bir şekilde burnunu çekti. Bırakmıştı herşeyi geride. Annesini, babasını... Kimse görmeden, duymadan kaçmıştı sabahın erken saatlerinde evden.
Beyaz elbisesinin eteğini düzelterek oturduğu yerde dikleşti. Rahatlaması ve artık mutlu olması gerekiyordu. Sonuçta kurtulmuştu ve özgürdü. Bu düşünceler ne kadar zihninde dolaşıp dursada kalbi bunların tam tersini dillendiriyordu.
Kaçmış olabilirdi ama özgür değildi ki yine mahkumdu. Ruhu yaptığının doğru olup olmadığını sorgularken ve ömür boyu sorgulayacak ken özgür olması mümkün müydü? O duygu esiriydi. Hatıra esiriydi. Özgür kalması için bunların tek tek zihninden silinmesi gerekiyordu. Genç kız kendi içine kapanmış düşünceleriyle boğuşurken otobüs şoförünün geceden kalma yorgunlukla gözleri kapanmaya başladı. Başı ağır ağır direksiyonun üstüne düştüğün de otobüs yoldan çıkmaya başlamıştı. Yolcular korkuyla birbirlerine bakarken önde oturan kırk yaşlarında esmer adam ayağa kalkarak şoförün yanına gitti. Bakışları şöferden kayıp biraz ileride ki elektrik diğerini bulduğun da telaşla elini söföre uzattı. Ama ne yolcuların çığlıkları ne de şoförün omuzuna değen el kazayı engelleyemedi. Otobüs büyük bir hızla diğere çarpıp yana devrilirken otoyolu yolcuların acı ve korku dolu çığlıkları sarmıştı.
Genç kız çarpmanın etkisiyle öne doğru savrulduğun da ellerini koltuğun başlığinı uzatarak zararı hafife indirmeye çalıştı. Nitekim otobüs ani bir şekilde yan yattığında çarpmanın etkisiyle dışarı fırladı.
Vücuduna değen serin hava yerini sert zemine bırakırken genç kız acıyla inledi . Her hücresi acıyla çığlık atıyordu fakat onun tek derdi başında ki yoğun acı dalgasıydı . Düşmenin etkisiyle başı taşa çarpmış, kanı oluk oluk asfalt zemine akıyordu. Genç kızın yarı aralık duran gözleri telaş içinde yolda durup kaza yerine yaklaşan insanlara kaydığın da elini yardım için kaldırmak istediyse de , vücudu kendini derin bir uykunun kollarına çekmeye başlamıştı . Gözleri kapanmadan önce hissettiği son şey elinin altında ki asfalt zemine bulaşan kendi kanıydı.
....
Mehmet , sıkıntılı bir şekilde bir eliyle boynuna masaj yaparken diğer eliyle direksiyonun hakimiyetini sağlıyordu . İşlerden bunalıp bir kaç haftalığına kaçtığı yazlık evinde üç gün geçirmeden geri dönüyordu . Otuz yaşına gelmiş olmasına rağmen , hayatına kimseyi almamıştı. Uzun biçimli parmallarıni radyoya uzatarak kanalları gezdi . Kulaklarına dolan türküyle tebessüm ederken , dinlemeye başladı.
Bakışları yolda dolaşırken yalnızlığa daha fazla katlanamayacağını anladı. Ama etrafında parası veya şanı için onunla olan kadınlarla ömrünü geçirdiğini düşünmek bile midesini bulandırmaya yetiyordu . Düşüncelerine dalmış bir şekilde yolda ilerlerken bakışları biraz ilerideki yan yatmış otobüsün etrafına toplanan kalabalığı görünce çatıldı . Hızını yavaşlatıp kazanın yanından geçip gidecekken vazgeçip arabayı yolun kenarına çekti. Daha önce de yolda yaşanan kazalara denk gelmişti ama hiçbirine durmayıp yanından geçip giderdi . Bugün de öyle yapması gerekiyordu fakat sebebi meçhul bir şekilde inip bakmayı tercih etmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar
Romance"Hasta'nın yakını mısınız?" Mehmet doktorun sorduğu soruya hiç düşünmeden aklından geçen cevabı verdi. "Evet. Eşiyim. Karımın durumu nasıl?" doktor'un yüzü üzüldüğünü belirten bir hal alırken Mehmet'in kaşları çatılmıştı. "Çarpmanın etkisiyle eşiniz...