Keyifli okumalar...
Bölümü biricik ikizim Ayçaya yani paronayakzombi ye ithaf ediyorum. ^_^
Melek, ellerini kendine sarmış bakışlarını karşıdaki çiçeklere dikmişti. Dışarıdan bakan bir kişi onun çiçekleri incelediğini düşünebilirdi. Oysa Melek, baktığı yerde çiçekler olduğunun farkına varamayacak kadar düşüncelerine gömülmüştü durumdaydı. Aklının içinde o kadar çok soru vardı ki bu soruların hiçbirine cevap vermediği için de sorular üst üste binip ona adeta zamanı zehir ediyordu.
Mehmet, neden böyle birşey yapmıştı? Hadi Melek ondan ayrı kalmaya korktuğu için yalan söylemeye devam ediyordu peki Mehmet? Mehmet'in en başından beri onu yanında tutmasının ne gibi bir sebebi olabilirdi ki? Ya o evdeki resimler, onlar fotomontaj olamayacak kadar canlı duruyorlardı. Gerçi Mehmet'in söylediği sözlerde yalan olamayacak kadar tatlılardı. Belki de sözlerin bu kadar tatlı olması onun aklını çelmiş şüphe duymasını engellemişti. Ah, bu işin içinde sıkışıp kalmıştı.
"Meleğim." Mehmet'in sesini işittiğinde irkilerek kendine geldi ve hemen yanında duran Mehmet'e hafifçe tebessüm etti. "Yemeğin hazır olduğunu söyleyecektim. Bu arada sen iyi misin? Son zamanlarda çok dalmaya başladın. Bi sorun varsa bunu benimle paylaşabilirsin."
"Bi sorun yok. Sadece dalmışım. Hadi gidip yemek yiyelim, çok açım." Başka bir şey söylemeden kaçarcasına bahçeden ayrılarak mutfağa girdi ve Mehmet'in çoktan kurmuş olduğu sofraya oturdu. Bu adam, kesinlikle mükemmeldi. Ve Melek bu mükemmelliği bozan yalanları hatırlayınca suratının asılmasına engel olamıyordu.
Bi anlık bi korkuyla herşeyi hatırladığı zaman Çağlayı hiçbir şey söylememesi konusunda ikna etmişti ama şimdi vicdanı onu rahat bırakmıyordu.
Mehmet, karşısındaki sandalyeye oturduğunda Melek daha fazla onun dikkatini çekmemek için çatalı eline alarak yemeğini zorla da olsa yemeğe başladı. Oysa karnı açtı ama kendini bir şey yiyecek gibi de hissetmiyordu.
"Yarın diğer eve geri dönmek zorundayız. Ve ben işe başlamak zorundayım."
"Tamam. Peki ben sen olmadan bütün gün evde tek başıma ne yapacağım?"
"Bir süre sana aldığımız kitapları okuyarak vakit geçirirsin daha sonra aklımda birkaç bir şey var." Melek de Mehmet de bu konuşmanın ardından tek kelime bile etmeden sessizce yemeklerini yediler. Bu sessizlik ikisinin de ruhunu sıksada ikisi de sessiz kalmaya devam etti.
Daha sonra da Melek, Mehmete yardım ederek beraber yine sessizce mutfağı topladılar. Ve akşamın erken saatinde ikisi de yorgun olduğunu söyleyerek odalarına çekildi.
Melek, yatağının üstünde bağdaş kurarak oturdu ve Mehmetle geçirildiği zamanları bir bir düşünmeye başladı. Ve saatlerce Mehmete karşı bir pot kırmamak için düşüncelerini baştan başa kontrol etti.
Mehmet'in durumu ise Melekten daha kötüydü. Melek düşüncelerinin ardından uyuyabilmişti ama Mehmet saatlerce yatağının içinde sıkıntıyla dönüp durduktan sonra daha fazla dayanamayıp yataktan kalkarak bahçeye çıkmıştı. Akşamın serin havası tenine nüfuz ederken birazda olsa rahatlamıştı. Aklındaki şüphe o kadar yoğundu ki onu bir türlü ikinci plana atamıyordu. Melek hayatından bir şeyleri hatırlamaya başlamış mıydı? Şuana kadar bu sorusuna olumlu yönde cevap verecek bir hareketini görmese de içindeki şüpheye engel olamıyordu.
Üstelik Melek bu aralar çok dalgındı. Akşam ne kadar belli etmemeye çalışsa da Mehmet onun aç olduğunu bilmesine rağmen zorla birkaç lokma yediğini gördü. Keyfi de yoktu. Erkenden uyuyacağını söyleyerek odasına çekilmişti. Belki de Mehmet'in bütün gece uyuyamasının bir sebebi de buydu. Melek huzursuzken Meleğin huzurlu olması mümkün müydü?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar
Romance"Hasta'nın yakını mısınız?" Mehmet doktorun sorduğu soruya hiç düşünmeden aklından geçen cevabı verdi. "Evet. Eşiyim. Karımın durumu nasıl?" doktor'un yüzü üzüldüğünü belirten bir hal alırken Mehmet'in kaşları çatılmıştı. "Çarpmanın etkisiyle eşiniz...