Keyifli okumalar...
Mehmet, güzel havayı değerlendirmek için Meleği şehirden uzak bir piknik alanına getirmişti. Melek yanında bağdaş kurmuş etrafı izlerken Mehmet de onu izliyordu. Topuz yaptığı saçlarından dalgalar halinde bir kaç tutam yüzüne dağılmıştı. Fakat, genç kızın bunu umursuyor gibi bir hali yoktu. Oysaki Mehmet kızın her nefes alış verişinde havalanan saçlarını yüzünden çekmemek için kendiyle savaş veriyordu. Bakışlarını ne zaman çevirip karşısında ki orman manzarasına baksa bir dakika geçmeden bakışları tekrardan Meleğe çevriliyordu. İçinde engelleyemediği bir dürtü her zaman Meleğe bakmasını söyleyip duruyordu.
Küçüklüğünden beri doğaya bakmayı severdi. Doğayı, gizemli ve büyüleyici bulurdu. Oysa şimdi doğa manzarası umrunda bile değildi! Kendisine daha güzel bir manzara bulmuştu. Bir insanın her hareketini sevmek mümkün müydü? Mehmet, seviyordu. Güneş gözlerine vurduğunda genç kızın yüzünü buruşturup gözlerini kısmasını, beğendiği bir şey olduğunda gözlerini büyüterek bakmasını, şaşırdığında gül pembesi dudaklarının hafifçe aralanmasını... Mehmet, bir an Melek hakkında bu kadar çok ayrıntıyı fark etmesine şaşırdı.
"Çok güzel değil mi?" Meleğin sorusuna karşılık Mehmet hafifçe tebessüm etti.
"Çok güzel." Melek güzellik olarak doğayı kastederken Mehmet, Meleği kastediyordu. Evet, Melek güzeldi. Zaten dünyada çirkin diye bir tanımda yoktu. Hele ki romanlarda çirkin bir kız karaktere denk gelmek neredeyse imkansızdı. Bu bütün kızların çok güzel olmasından değil bakanların gönül gözünün güzel olmasındandı. Hangi aşık adam sevdiği kadına çirkin derdi ki? Ya da hangi kadın sevdiği adama... Güzellik ve çirkinlik diye birşey yoktur. Bu iki kavrama da karşında ki insanın size bakışı karar verirdi.
Melek, bakışlarını karşısındaki iç açıcı orman manzarasından ayırıp Mehmet'e çevirdiğinde onun bakışlarını üzerinde yakaladı. Zaten genç adama ne zaman baksa bakışlarını üzerinde yakalıyordu. Melek, gülümseyerek önüne gelen saçlarını parmağıyla kulağının arkasına koydu. Hareketiyle birlikte Mehmet'in bakışları da Meleğin saçlarını geriye doğru iten parmaklarına kaymıştı.
"Bana neden böyle bakıyorsun?" beklemediği bu soru karşısında Mehmet'in bir kaşı soru ifadesine bürünürcesine yukarı kalktı.
"Nasıl bakıyorum?"
Genç kız cevap yerine aldığı soru karşısında omuzlarını silkti. "Tuhaf. Yani bana tuhaf hissettiriyor."
"Mesela?"
"Hani çok güzel bir resim olur ve insan karşısına geçip sanki, onda gizli bir güzellik varmış gibi saatlerce onu izler ya. İşte sende bana bakışlarınla o resim kadar değerliymişşim gibi hissettiriyorsun."
"Çok güzel bir resimden ne farkın var?" Mehmet'in cevabı karşısında Melek utangaç bir şekilde bakışlarını ondan kaçırdı. Ve iki yanında duran ellerini kaldırıp yanaklarının üzerine koydu. Yanakları alev almış gibi sıcacıktı! Bu hareketi karşısında kulaklarına çok güçlü bir kahkaha sesi doldu.
Bakışları istem dışı yanındaki Mehmet'e çevrildiğinde nutku tutuldu! Evet, şuan bütün bedensel fonksiyonları işlevlerini yitirmişti adeta. Genç adamın gülerken arkaya doğru eğdiği başıyla belirginleşen adem elması, yüzüne dağılan siyah saçları, gözlerinin altına gölge eden siyah kirpikleri... Mehmet biraz olsun kendini toparlarken Melek oturduğu yerden ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı.
"Gülmeyi keser misin?!" Bu bir istekten ziyade yakarıştı. Bu adamın biran önce gülmeyi kesmesi gerekiyordu yoksa Meleğin içinde yayılan o garip sıcaklığın etkisiyle serseme dönmesi an meselesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar
Romance"Hasta'nın yakını mısınız?" Mehmet doktorun sorduğu soruya hiç düşünmeden aklından geçen cevabı verdi. "Evet. Eşiyim. Karımın durumu nasıl?" doktor'un yüzü üzüldüğünü belirten bir hal alırken Mehmet'in kaşları çatılmıştı. "Çarpmanın etkisiyle eşiniz...