Yalanlar-24-

25.5K 1.5K 54
                                    

Keyifli okumalar...

Ölüm nasıl bir şeydi? Hiç var olmamış gibi yok olmak? Artık sevdiklerinin yanında olamamak ... Parmak izinde dahil seninle ilgili canlı olan herşeyin bu dünya üzerinden silinip gitmesi nasıl bir şeydi?

Melek dengesini sağlayamayarak bolkandan düşeceği sırada ölüm düşüncesi zihnine süzülüp onu yavaşça yokladı. Korksada bekledi bedenin sert betona temasını ama tam bu sırada hiç beklemediği bir şey oldu. Serin hava hâlâ vücudunu yoklarken bileğine değen sıcak parmakların kuvvetli tutuşunu hissetti. Bir eli bedenin yanında ceset misali cansızca dururken yavaşça göz kapaklarını aralayıp kendisini tutan kişiye baktı. Çünkü aşağıya bakacak kadar cesur değildi. Aşağıya baksa belki de sınırda duran sinirleri boşalacak ve Melek nerde, ne durumda olduğunu umursamadan ağlamaya başlayacaktı.

"Melek, sakin ol ve diğer elini de bana uzat. Korkma seni yukarı çekeceğim. " Melek, sessiz kalıp cansız gibi duran elini Yavuz'a doğru uzattı. Yavuz hiç vakit kaybetmeden diğer kolunu da sıkıca kavrayıp onu yukarı çekmeye başladığında Melek rahatlamak istercesine derin bir nefes aldı.

Bir kaç dakika sonra Yavuz onu yukarı çıkardığında Meleğin gözleri balkondan aşağıya kaydı. Gözüne ilk çarpan şey Mehmet'in arabası olmuştu. Gelmiş miydi? Neredeydi peki? Melek etrafa göz atmaya devam ederken korkunun etkisiyle zangır zangır titreyen bacakları daha fazla ayakta kalmayı redderek büküldü.  Balkondan düşmesine engel olan Yavuz bu sefer de onun belini sıkıca kavrayarak yere düşmesini engellemişti. Melek, geri çekilmek için herhangi bir harekette bulunacaktı ki deli gibi çalan kapı sesinin hemen ardından eve giren Mehmet'in sesini işitti. Ve çok geçmeden bolkunun kapısında Mehmet ve onun hemen arkasından gelen babasını gördü. Bakışları tekrardan Mehmet'e çevrilmeden önce bir süre babasından takılı kaldı. Yüz ifadesi kaybolmuş ve ne yapacağını bilemeyen bir insan durumunu yansıtıyordu.

"Melek." Mehmet'in endişe dolu titrek ses tonu kulaklarına dolup ruhuna işlerken dolan gözlerini Mehmet'e çevirdi ve hiç vakit kaybetmeden Yavuz denen adamın tutuşundan kendini kurtardı. İki elini Mehmet'in beline dolayıp ona sıkı sıkı sarılırken yüzünü göğsüne gömüp adamın o tanıdık kokusunu ciğerlerine doldurdu. "İyi misin? Çok korktum Meleğim." Mehmetin bir eli sırtını yavaş hareketlerle okşarken ortamda rahatsız edici bir sessizlik hakim olmuştu.

Herkes az önceki olayın etkisindeydi ve kimse tam olarak ne tepki vereceğinin farkında değildi. Mehmet, Meleği düşerken gördüğü zaman hissettiği korku ve dehşetin izlerini hâlâ ruhunda taşıyordu. Bülent Bey ise kızın korku dolu çığlığından sonra ne yaptığının farkına yeni varmıştı. Yavuz ise sinirli bir şekilde karşısındaki çiftten bakışlarını ellerine indirdi. Meleğin dengesini sağlayamayarak geriye doğru düşeceğini fark ettiği anda nasıl olduğunu kendisi bile tam idrak edemeden ileri doğru atılarak Meleği son anda kolundan kavramıştı. Normal zamanda belki de bu kadar hızlı yapmayacağı bu hareketi o endişeyle yapabilmişti.

"Mehmet, gidelim buradan." Melek, Mehmet'in duyabileceği kadar sessiz bir şekilde konuştuğunda Mehmet'in tutuşu sıklaştı. Sanki onu sahiplenmek ister gibi.

Mehmet, gitmek için kendisiyle birlikte Meleği de kapıya doğru ilerlettiğinde Yavuzun sesi duyuldu.

"Meleği götürmene izin vermem." Mehmet, Yavuzun kendisine doğrulttuğu silahı gördüğünde yavaşça kaşları çatıldı. Meleğin daha fazla zarar görmemesi için onu bir an önce buradan çıkarmalıydı.

"Meleğim arabanın kapısı açık buradan çıkıp beni arada bekliyorsun tamam mı? İtiraz istemiyorum. Git." Yüzünü göğsüne gömmüş olan  Meleği kendisinden uzaklaştırarak kapıya doğru yöneltti ve Melek hızlı adımlarla balkondan çıkarken Mehmet Yavuzun önüne geçti. Meleğin silahı görüp daha da kötü olmasını istemiyordu.

YalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin