Nefes alırken nasıl nefessiz kalabilirdi insan? İlk defa böyle hissetmiştim ve bunun nedeni Aida'ydı. Ona bir şey olacakmış hissi yüzünden böyleydim. Bir de Jason vardı. Büyük ihtimalle her yere bakıp beni bulamayınca kaçırıldığımı anlayacaktı. Beni koruyamadığını düşünecekti. Beni koruyamamıştı zaten. Ama korumaya ihtiyacı yoktu, ben kendimi korurdum değil mi? Korurdum.
Peki ya Aida'yı, onu, koruyabilecek miydim? Kendimden önce onu kurtarmam gerekti. Bizi her kim kaçırdıysa dertleri benleydi Aida ile değil.
"Sizi adi pislik şerefsizler." Aida bizi kaçıran insanlara bağırıyordu. Ama onlar çoktan gözlerimizi ve ellerimizi bağlayıp odadan çıkmışlardı. Ya da toprak gücü sayesinde bunu hissetmiştim.
"Boşuna nefesini yorma Aida gittiler." dediğimde Aida'nın ağzından 'ohh' diye bir nida çıktı.
"Sana zarar vermediler değil mi? İyisin?" dediğinde sanki görecekmiş gibi kafamı olumlu anlamda salladım ve sonra bunun aptalca olduğunu düşünüp.
"Evet iyiyim. Ya sen?" diye sorabilmiştim.
"Bende iyiyim ama olanları aklım almıyor. Neredeyiz biz?" dediğinde sandalyeye bağlanan ellerimi çekiştiriyordum.
"İnan ki bende bilmiyorum ama bildiğim an onları bitireceğim." demiştim. Eğer İmparatoriçe olursam onları öldürtecektim. Bize bunları yapmaya hakları yoktu. Böyle kişiler nefes alıp oksijeni boşa harcayacağına küçücük çocuklar harcamalıydı. Bu yüzden onları bitirecektim.
" Sen kimi bitiriyorsun bakalım ufaklık. "diyerek içeri giren adamla odayı sert bir bira kokusu sardı.
" Bana ve Aida'yı bunu her kim yaptıysa onu bitireceğim. Yani demek istiyorum ki hepinizin kafasını kuma gömüp sulayacağım. "dediğimde kahkaha atmaya başlamıştı.
" Martin buraya gel burada çok eğlenceli ve güzel bir kız var. "diyen adam yüksek sesle Martin denen adamı çağırmıştı.
" Yine ne var Arman. " diyerek içeriye gelen adam büyük ihtimalle bizi görünce susmuştu.
" Bunlarda kim sen ne karıştırıyorsun Arman. Şimdi gönül eğlendirmenin sırası mı? Patron duyarsa kellemizi alır." demişti Martin.
"Kaçırmamı patron istedi zaten." diyerek kendini savunan Arman sonrasında devam etmişti.
"Gözlerini açsak mı ne dersin?"
"Arman salak mısın? Ağızlarını bağlaman gerekirken gözlerini mi bağladın bir de." diyen adam yavaşça gelip gözümünn önündeki bandı çözdü.
"Ya ne yapabilirim kaçırırken diğer formumdaydım." diyen Arman ile Martin kafasını salladı.
Diğer form derken neyi kastetmişti.
Bu soruyu es geçip gözlerimi oda da gezdirdim. Burası bir oturma odasıydı ve biz odanın tam ortasında sandalyelere bağlanmıştık.
Gözlerim yavaşça Arman denen adamı buldu. Siyah saçları vardı, mavi gözleri. Yapılıydı ve yüzünde çocuksu bir ifade vardı.
Gözlerim Martin'e kaydı. Aida'nın gözlerini açıyordu. Arman'a kıyasla vücudu kaslıydı ama Arman'dan kısaydı.
Kahve saçları ve koyu kahve gözleri vardı. Arman gibi o da kıvırcıktı.
"Sonunda bir an sonsuza kadar böyle kalacağımı düşünmüştüm." diyen Aida ile ona baktım. Kıyafetleri çamur içindeydi, sonra kendime baktım benimde ondan kalır yanım yoktu.
"E ufaklık en son kafamızı kuma gömecektin." diyen Arman ile ona baktım.
"Sonrada sulayacağım." dediğimde bunları cidden yapmayacağımı biliyordum çünkü daha fazla can acıtan işkenceler varken bu çok hafif kalırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞIYICI
FantasyBüyü ve sihirin yasaklanmış olduğu 20 krallık ve 4 büyük elementin güçlerinin hepsine birden sahip olan bir kız:İmparatoriçe. Ve İmparatoriçe'nin seçtiği bir taşıyıcı:Zarya. Zarya'nın şans eseri gittiği Kraliyet Sihir Okulun'da yaşanan katliamlar s...