"Bırak beni!" diye bir kez daha son gücümle feryat etmiştim. Ama olmuyordu adam o kadar iri yarıydı ki bir türlü üzerimden atamıyordum.
"Gel bakalım güzelim." diyerek elini çenemin altına koyan adamın koluna kızarmış gözlerle bakıyordum ve deydiği her yeri tekrarlarca yıkamak istiyordum.
"Sana bırak beni dedim yoksa fena olur."
Gür bi kahkaha attı. Adamın kahverengi korkunç gözleri geceleri kabusum olmak için zihnime çoktan kazınmıştı.
"Ne yaparsın, döver misin?" diyerek alay geçti. Sarhoş olmasından dolayı sürekli yalpalıyor ve konuşurken bazı yerleri unutuyordu. Ama yinede güçlüydü ve bu sadece benim durumumu zorlaştırıyordu.
Ellerimin yandığını hissedebiliyordum ama denemekten de korkuyordum.
Adam ellerimi arkadan bağlamış kendini üstüme yaslamış bir vaziyette yüzüme dokunuyor, saçlarımla oynuyordu. Her zamanki gibi kendimi koruyamıyordum. Sağ gözümden akan gözyaşımla bir kez daha ne kadar çaresiz olduğumu anladım. Kolay kolay ağlamazdım. En son babamın ölümünde ağladığımı hatırlıyordum. 9 yaşındaydım ve çaresizdim. Babam benim tek varlığımdı. Güçlerimi o keşfetmişti ve kimseye söylememek konusunda beni yıllarca tembihlemişti. Yoksa ne olacağını biliyordum. Krallıklar ölmem için ellerinden geleni yaparlardı.
Adam bana daha da yaklaştığında ürperdim. Teslim olmak istemiyordum.Güçlerimi de kullanmak istemiyordum.Hem zaten denesem muhtemelen her şeyi mahvederdim. Daha eğitim bile almamıştım ve alamazdım da. Kraliyet okuluna gidemezdim. Hadi gittim diyelim bütün güçlere sahip olduğumu öğrendiklerinde beni öldürürlerdi. Aynı babamın anlattığı hikayedeki gibi.
"Baba bana o hikayeyi tekrar anlatır mısın? " diyerek tahta taburenin üzerine oturdum ve atın kırılmış ayağını bir tahta parçasıyla dikleştirmeye çalışan babama baktım.
Atın ayağını dikleştirdiğinden emin olduktan sonra bana döndü "Şimdiye kadar ezberlemen gerekirdi Zarya. Neredeyse milyon defa anlattım."
"Bir kere daha anlat ne olur baba." diyerek babama parlayan gözlerle baktım. Babam ise yanıma gelip siyah, kısa saçlarıma bir buse kondurdu. Bu onun 'tamam güzel kızım' deme şekliydi. O da yanımdaki tabureye oturdu ve atı okşamaya başladı.
"Yıllar yıllar önce bol nimetlerle, bol sularla çevrili yirmi tane krallık varmış ve bu krallıkların en büyüğü olan Argux 'da yaşayan güzeller güzeli bir kız varmış. Bu kız güzel olduğu kadar güçlü ve akıllıymış da.Bu kız bir gün Argux' un siyah gül bahçesinde dolaşırken, bahçeyi güçleriyle ateşe vermiş ve işte ilk o gün güçlerini fark etmiş. " diyerek derin bir nefes aldı ben ise sessiz soluksuz onu dinliyor ve gözlüyordum.
" Devam et baba lütfen. "Babam siyah düz saçlarını karıştırdı ve anlatmaya devam etti.
" Kız güçlerinin olduğunu anladığı ilk an ne yapacağını şaşırmış, sonra ise Argux kralına gitmeye karar vermiş. O zamanlar Argux kralı ve daha nice krallar çok anlayışlıymış. Ama hepimizin bildiği gibi büyü ve sihir o zamanlar yasakmış. Yani kızı öldürme ihtimalleri varmış.Kız bunların farkındaymış ama her şeye rağmen güçlerini benimsemiş ve onları nasıl kullanacağını öğrenmek istemiş.
Kız Argux Kralının karşısına çıktığında ne diyeceğini bilememiş ama sonra her şeyi bütün çıplaklığıyla söylemiş. Güçlerini fark ettiğini, ne yapacağını bilemediğini ve kralın engin bilgisiyle kendisine yardım edebileceğini düşündüğünü her detayıyla anlatmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞIYICI
FantasyBüyü ve sihirin yasaklanmış olduğu 20 krallık ve 4 büyük elementin güçlerinin hepsine birden sahip olan bir kız:İmparatoriçe. Ve İmparatoriçe'nin seçtiği bir taşıyıcı:Zarya. Zarya'nın şans eseri gittiği Kraliyet Sihir Okulun'da yaşanan katliamlar s...