uno

2.7K 100 44
                                    



merhaba

danilo
alican


"son on saniye, dokuz, sekiz..."

sağ tarafımda mehmet saniyeleri sayarken alican'ı izliyorum. o da ocağın üstünden kaldırmadığı tabağını kaygısızca süslüyor bu sırada. tabağı oradan kaldırmayacağından emin oluyorum. gözlerimi ona dikiyorum. belki bakarsa gözümle işaret ederim diye. sesli söylemek istiyorum fakat bu yasak. zaten birkaç yıl önce alican'ı kayırdığım iddialarına destek çıkmak istemiyorum.

"beş, dört, üç..."

tabağının orada olmaması gerektiğinin farkında, oradan bilerek kaldırmıyor. morali bozuk. muhtemelen bu sebeple yemeğini istediği gibi yapamadı. bize sunmak istemiyor.

yukardaki diğer yarışmacıların alican'ın tabağını kaldırmadığı hakkında konuştuklarını duyuyorum. muhtemelen o da duyuyor. ama duymamış gibi yapmaya devam edecek belli ki.

"bir. kaldır elleri."

ellerini yukarı kaldırdığında göz göze geliyoruz. bakışlarımdaki öfkeyi görüyor mu bilmiyorum. yüzünde hiçbir ifade yok. doğrudan gözlerimin içine bakıyor. rahatsız oluyor, çekiyorum gözlerimi.

"toplayın tezgahlarınızı." diyor somer. ardından stüdyonun içerisine doğru konuşmaya gidiyoruz.

bir süre tabakları yorumluyorlar. sessizim bu süreçte. kafama takılan şeyler var. neden böyle davranıyor diye düşünüyorum. bu çocuk böyle değildi. bu performans onluk değil.

ikisi kimin daha iyi çalıştığını konuşuyor. somer şef gezdiği tezgahlardaki tabakların görüntüsünden bahsedip yorumlarda bulunuyor. içinde bulunduğum sessizliği bozmaya karar veriyorum.

"alican tabağını ocaktan kaldırmadı."

gözler bana dönüyor. mehmet şefin sinirlenmeye başladığını hafifçe çatılan kaşlarından anlıyorum. somer'in gözlerinde hafif bir burukluktan başka bir şey yok.

"yapacak bir şey yok." diyor somer. "tadıma almayacağız."

"biliyorum." diyorum. gözlerimi ellerime indiriyorum. somer'in gözündeki burukluğun fazlasına sahibim.

"böyle yarışacaksa neden geldi buraya?" diyor mehmet. bir soru cümlesi olduğunu düşünmüyorum. kızıyor sadece. "haftalardır böyle bu çocuk. böyle giderse elenmesi zor olmayacak." diye devam ediyor sözlerine.

zaten bildiğim şey sesli bir şekilde yüzüme vurulunca daha kötü oluyorum. alican'ı sevdiğimi düşünüyorum. karakterini, yemeklerini -en azından acı olmayanları-, yarışmadaki duruşunu ve üslubunu seviyorum. gitmesini istemiyorum bu sebeple. aramızdaki eski ilişkiyi özlüyorum sonra. şimdi de kötü değiliz, sadece dört yıl önceki kadar samimi davranmıyorum ona. o zaman yapılan söylemlerin onu da beni de üzdüğünü biliyor, bir daha yaşanmasını istemiyorum. canı yeterince sıkkın gözüküyor bir de bununla uğraşmasın istiyorum.

ben bunları düşünürken mehmet ilk tabağı çağırıyor. stüdyoya ne ara döndüğümüzü hatırlamıyorum. yemek istemiyorum, tadım tuzum yok. ama mecburiyetlerimin farkında oluyorum. ikisinden sonra elime çatalı alıyor bir parça koparıyorum önümdeki tatlıdan. ağzıma koyarken ne olduğunu bile dinlemiyorum. sadece dilimdeki tattan memnun olup olmadığımı düşünüyorum.

birkaç tabak daha geliyor sonrasında. hepsinden küçük bir parça alıp birkaç kelimelik yorumda bulunuyorum. fazlası değil. sıra alican'a geliyor. ağzımdaki lokmayı güçlükle yutuyorum. açıklamasını benim yapmamı söylüyorlar. yine istemeyerek kabul ediyorum.

debolezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin