quattro

1.1K 83 75
                                    



merhaba

danilo
alican


adımlarım koridorda sessizce ilerlerken arkama bakmayı ihmal etmiyorum. kameraların odağında olmadığım bir anda sıvışıyorum alandan. bir saatlik yemek süresine güvenip, tuvalete giden bedeni takip ediyorum. oyunu kazanan takımdan olduğu için yarışmıyor bu sırada.

aramızda hatrı sayılır bir mesafe var. beni fark etmiyor. açtığı kapıdan içeri giriyor. kapının önüne geliyor fakat içeri girmiyorum. aralık bıraktığı kapının karşısındaki lavabonun aynasından izliyorum onu.

yarışmadaki gerginliği belli olunca merak ediyorum kendisini. üstüne üstlük birkaç gün önce yaptığı şeyin benzerini yaparak yine tadıma alınmıyor. alican sabunsoy bu sefer sıfır denildikten sonra bilerek tabağına dokunuyor. bilerek olduğunu biliyorum çünkü hemen sonrasında herhangi birimizin gördüğünden emin olmak için kaçamak bakışlar atıyor bize. ilk karşılaştığı göz benimki oluyor. ateşe değmiş gibi çekiyor gözlerini.

bu sefer oldukça kısa tuttuğumuz arada nereye kaybolduğunu anlamıyorum ama şu an karşımda duruyor. aslında sorunun ne olduğunu sormak için takip ediyorum onu. fakat tuvalete girer girmez kulağına koyduğu telefon yüzünden bekliyorum bu kapının önünde. aradığı kişi açmış olacak ki sinirli olduğunu anladığım bir sesle başlıyor konuşmaya.

"kafayı yiyeceğim ben artık cemre. sorunu ne anlamıyorum bu adamın."

kiminle konuştuğunu anlasam da kimden bahsettiğini anlamıyorum. bu sinirinin sebebini öğrenmek için deliriyorum resmen. benim aksime cemre anlamış olacak ki isim vermeden konuşmaya devam ediyor alican.

"bugün yine doğru düzgün bakmadı yüzüme. hayır bir şey mi yaptım bilmiyorum da amına koyayım."

duyduğum küfürle ağzım hafifçe aralanıyor. bu efendi çocuktan beklediğim bir sözcük değil. çok sinirli olmalı diye düşünüyorum. kimden bahsettiğini bulmaya çalışıyor fakat bir sonuca varamıyorum. yine de kim olduğunu bilmediğim bu lavuğa bir sinir besliyorum içimde.

"ya ne bana öyle gelecek. başta bende öyle düşünüyordum ama öyle değil. bugün bütün tezgahları gezdi bir benimkine uğramadı. yemin ediyorum herkesle tek tek konuştu cemre. benim tezgahımın önünden yüzüme bile bakmadan geçti."

dünyam başıma yıkılıyor bir anda. bu sinirin sebebi olmaktan çok korkuyorum. bugün yaptığım şeyler gözümün önünden geçiyor sonrasında. aksini iddia eden bir şey hatırlamıyorum.

"bilmiyorum cemre, bu yarışma bana iyi gelmiyor artık. sinirden stresten kanser olacağım yemin ediyorum."

kapının kolunda olan gözlerimi korkarak aynaya çeviriyorum. alican elini burun kemiğine koymuş bir şekilde konuşuyor, gözleri kapalı. duygularım birbirine karışıyor kafamda. ne hissedeceğimi bilmiyorum.

"yok sunmadım yemeği. sunamazdım bok ettim çünkü. geri sayım bittikten sonra dokundum ben de."

zaten bildiğim şeyin sebebini belki söyler diye iyice siniyorum kapının önüne.

"o öyle yapınca gözüm döndü acıyı bastım ben de. yani diğer şefleri yakmazdı belki ama o katlanamazdı. mecbur gitmedim tadıma."

daha ne kadar kötü hissedebilirim diye düşünüyorum. bu halde olmasının sebebi olmakla yüzleşirken bir de yemeğini sunmamasının sebebi olmak mahvediyor beni. bana sinirliyken bile beni düşünmesi yüzünden vicdan azabı çekiyorum.

"soramam cemre bir şey. ne diyeceğim bana niye böyle davranıyorsunuz mu? adamın bana yakın davranma borcu mu var sanki?"

böyle bir şey sorarsa ne diyeceğimi bilmediğim geliyor aklıma. sebebini söylersem kabul eder mi diye düşünüyorum. ama söyleyeceğim bu sebebin yaptığım hareketleri açıklamaya yeteceğini sanmıyorum. onu korumak isterken zarar veren asıl kişi olduğumu fark ediyorum.

debolezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin