tredici

998 69 91
                                    




merhaba daniloyu darlandık mı

danilo
alican


sabah içimde bir huzursuzlukla uyanıyorum. gözlerimi araladığım birkaç saniye yerimi yadırgıyorum. sonrasında koltuğun altına koyduğum telefonuma uzanıyorum. aydınlanan ekranla saati görüyor içimdeki huzursuzluğun sebebini anlıyorum. gece kurmayı unuttuğum alarm yüzünden sete yirmi dakika kaldığını görüyorum. hemen koltuktan kalkıyorum. üstümdeki tişörtü çıkarırken alican'ın yanına adımlayıp öküz gibi uyuyan bedenini dürtüyorum.

"alican kalk geç kaldık."

bir homurtu çıkarıp uyumaya devam ediyor. altımdaki eşofmanı çıkarıp pantolonumu giydiğimde elimdeki gömleğimle tekrar yarağa yürüyüp bir kez daha dürtüyorum onu. anlamadığım birkaç şey söyleyip yatağın diğer tarafına kayıyor. bir dizimi yatağa bastırıp üzerine eğiliyorum. omzundan tuttuğum bedeni sarsıyorum.

"bir kere de dediğimi tekte yap ya!"

bir anda omzundaki elimi tutup çekmesiyle dün geceki konumumuzun bir benzerini yaşıyoruz. üstünde hissettiği ağırlıkla nihayet gözleri aralanırken benim şaşkın bakan gözlerim onu karşılıyor. birkaç saniye bakıp yutkunduğunda aniden açılan kapının sesiyle o tarafa bakıyoruz.

"şefim, alican nerdesiniz siz? arıyoruz açmıyorsunuz. çekime başlaya-"

hızlı hızlı konuşup odaya giren kıvanç'la göz göze geliyoruz. bizi gördüğünde sözleri kesiliyor. bir iki adım geri gidiyor.

"allah sizi ıslah etsin."

arkasını dönüp söylenerek odadan çıkıyor. o ilerlemeye devam ederken koridordan gelen sesini duyuyorum.

"onunla aynı odada kalmam diyordu bir de. böylelerinden korkacaksın işte. estağfurullah. süphanallah. elhamdülillah."

koridorda yankılanan sesini dinlerken altımdaki çocuk tarafından birden yana doğru itiliyorum. hızla kalkıp üzerindekileri çıkartıyor. kapanan banyo kapısıyla duşa girdiğini anlıyorum. yerimden doğruluyorum sonra. hâlâ elimde duran hafif kırışmış gömleği üzerime geçiriyorum. kırışıklığı umurumda olmuyor.

dakikalar sonra alican duştan bana sesleniyor.

"danilo!"

hitap şekline takılsam da bir şey demeden kapıya yaklaşıyorum.

"efendim?"

bir boğaz temizleme sesi geliyor içerden. ardından kapı yavaşça aralanıyor. sadece yüzü gözükse de kafamı çeviriyorum.

"havlumu unutmuşum da, şurda..." diyor ıslak parmağı arkamdaki çantasını gösterirken. "...çantamın içinde. rica etsem bana verebilir misiniz?"

kafamı varla yok arası sallayıp çantasından havlusunu çıkarıyorum. yine ona bakmadan eline tutuşturuyorum elimdekini.

saniyeler sonra banyodan çıkıyor. ben de çoktan çıkarmış olduğum diş fırçamla banyoya giriyorum. geri çıktığımda alican'ı üstüne giydiği yazlık gömleğin düğmelerini iliklerken buluyorum. son düğmeyi de iliklediğinde elini alnına koyup sıvazlıyor. akşam içtiği içkilerin cezasını şimdi çektiğini görebiliyorum. beni fark ettiğinde elini alnından çekiyor.

"hazırsanız çıkalım şef."

kapıya yöneldiğinde kolundan tutup yatağa oturtuyorum. kolumdaki saate baktığımda çekime beş dakika kaldığını görüyorum. sorgulayan bakışları üstümdeyken çantama doğru ilerleyip küçük gözünden ağrı kesici çıkarıyorum. mini bardan aldığım su ve hemen yanındaki dolaptan çıkardığım saç havlusuyla yanına geri gidiyorum. ilacı ve suyu avucuna bırakıp elimdeki havluyu saçlarına götürüyorum.

debolezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin