undici

1K 76 84
                                    



merhabalarr

danilo
alican


gözlerim karşımdaki, tv8'in ayarladığı uçağa dalmışken hafifçe terliyorum. taktığım kravat boynumu sıkıyor, biraz gevşetiyorum. korktuğum şey bu makinenin düşmesi değil. ben her uçağa bindiğimde uçak kalkarken bayılacak gibi oluyorum. başım dönüyor, beynim uyuşuyor ve midem bulanıyor. ve şu an bedenim bu hissi tekrar yaşayacak olmanın verdiği korkuyla titriyor.

önümde ilerleyen bedenleri takip ediyorum. girdiğimiz uçağın koridoru gözümde büyüyor. halbuki on beş metreden fazla değil. arkada boş bir yer seçiyorum. oraya doğru yürürken bileğimden tutulmasıyla duraksıyorum. kafamı bileğimdeki elin sahibine çeviriyorum. alican küçük dişleriyle birlikte gülümsüyor bana.

"şefim gelin beraber oturalım."

dün yaşadığı utancı unutmuş gibi gözüküyor. yanına oturmak, durumumdan dolayı pek istediğim bir şey olmasa da aramızı yeni düzeltmeye başladığımızdan reddedemiyorum onu. usulca oturuyorum yanına.

"isterseniz cam kenarına geçebilirsiniz."

istemiyorum. hiç istemiyorum hem de. camdan uçağın eğikliğini görmek midemin daha çok bulanmasına sebep oluyor çünkü.

"hayır burada iyiyim, teşekkür ederim."

yanımdaki çocuk avucunu alnıma bastırıyor. ardından elini kaldırıp tersiyle de aynı işlemi yapıyor.

"iyi olduğunuza emin misiniz şef? bembeyaz olmuşsunuz."

koridordan gelen diğer yarışmacılar bana baş selamı verip ilerlerken alnımdaki alican'ın elini çekiyorum.

"iyiyim merak etme. bir şeyim yok. sadece uçaktan pek haz etmiyorum."

anladığını belirterek kafasını sallıyor. önüne dönüyor sonra. cebimden çıkardığım telefonla bir süre kafamı dağıtmaya çalışıyorum. daha sonra somer'i koridordan geçmeye çalışırken görüyorum. çalışıyor dememin sebebi göbeği değil, kucağında tuttuğu bir sürü poşet oluyor. beni fark ettiğinde duruyor.

"danilo? niye buraya oturuyosun? biz arkaya oturacaktık ya."

yanımdaki alican'a bakıyorum. somer'de olan gözlerini bana çeviriyor o da.

"yok." diyorum kafamı geri somer'e çevirmeden hemen önce."siz geçin ben oturdum zaten kalkmayayım bir daha."

bir yanımdaki alican'a bir bana bakıyor. ardından muzip bir şekilde gülüp ilerlemeye devam ediyor.

"gidebilirsiniz arkaya. ben oraya oturacağınızı bilmiyordum."

kafamı hayır dercesine sallıyorum.

"yok iyi oldu böyle. o elinde tuttuğu poşetlerde kutu oyunları var. yolda yanına oturduğu adamı rahat bırakmıyor. ve benim şu an pek oynayasım yok onlarla."

gülüyor tekrar. ben de gülüyorum cümlemden hemen sonra. odağım elimde hissettiğim hareketlenmeye oraya kayıyor. titreşen telefonu kendime çeviriyorum. alican'ın gözleri telefona dönse de arayan ismi göremeden açıp kulağıma koyuyorum telefonumu.

"efendim tuğçe."

yanımdaki çocuk birkaç saniye daha bana bakıp önüne dönüyor.

"azerbaycan'a gideceğini niye bana söylemiyorsun?" hafifçe yüksek gelen sesiyle yüzüm buruşuyor, telefonu biraz kendimden uzaklaştırıyorum.

debolezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin