dieci

1K 69 54
                                    



merhaba

danilo
alican


çekimin son dakikalarında potaya giden son aday konuşuyor. kameralar onun konuşmasını çekerken ona bakıyor fakat dinlemiyorum. bu sıkıcı günün sona ermesini istiyorum sadece.

gözlerim üç haftadır bana kaçamak bakışlar atan alican'a gidiyor. bana bakmıyorken yakalıyorum onu. omuzları çökük, bakışları önünde ve elleri tezgahın üzerinde. potaya ilk girenlerden kendisi. doğrusu alican son üç haftadır potadan çıkamıyor. önceki iki sefer ucundan kurtulsa da bu defa öyle olacağını düşünmüyorum. sırf bu yüzden gidip ona moral verip destek olmak istiyorum fakat gururum buna izin vermiyor. aynı zamanda gitmesini de istemiyorum.

ben ona bakarak içsel hesaplaşmamı yaşarken çekimin bitiş anonsu veriliyor. kafasını kaldıran alican'la anlık olarak göz göze geliyoruz. gözlerinde belirlen ufak parıltı kafamı çevirmemle sönüyor.

evine gidişimden bu yana geçen üç haftada yarışmada yanına sadece tezgahları dolaşırken uğruyorum. genelde bir şey demeden geçiyorum fakat diyorsam da bu  'aferin' ve 'hadi alican' gibi samimiyetsiz olduğunu onun da benim de bildiğim şeyler oluyor. ilk hafta muhabbet açmaya çalışsa da benden karşılık alamayınca vazgeçiyor.

"akşam hepinizi bekliyorum. bahane yok. aç gelin."

bütün yarışmacılara ithafen söylediğim bu sözümün bir kısmı yalan oluyor. şayet alican'ın geleceğini pek düşünmüyorum.

açılışını yaklaşık bir ay kadar önce yaptığım restoranıma mehmet'in doğum günü dolayısıyla herkesi davet ediyorum. mehmet bu kutlamayı istemese de onu dinlemiyor akşam için mükemmel bir menü hazırlatıyorum.

"tamam şef, ben yardıma bile geleceğim."

barış'ın konuşmasıyla gülümsüyorum. irem'le barışınca geri gelen neşesi yarışmayı biraz olsun çekilebilir kılıyor.

"teşekkür ederim barışcım ama mutfağımda yeterince elemanım var. yorma sen kendini. bugün yoruldun zaten. dinlen biraz."

karşımdaki çocuk bu hafta kaptan olduğundan sürekli koşturuyor. her şeyi kontrol altına almaya çalışıyor ki başarılı bir sonuç da elde ediyor. oynanan beş takım oyununun üçünü alıyorlar.

"nasıl isterseniz şef."

omzunu sıkıp stüdyonun çıkış yolunda kaşlarını hafifçe çatmış olan alican'ın yanından yürüyerek çıkıyorum. arabama bindiğimde benden geride olmasına rağmen motorunu son hızla yola çıkarken görüyorum.

vardığım restoranımda direkt mutfağa geçiyorum. yapılanları kontrol ediyor, eksik malzemeleri yanlarına götürüyorum. elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. aynı anda hem diğer müşterilerin menülerini hem de benim istediğim menüyü çıkarmaya uğraşıyorlar çünkü.

ben vaktin ne zaman geçtiğini anlamazken menü çoktan hazır oluyor. mutfaktan çıktığımda birkaç kişinin çoktan gelmiş olduğunu görüyorum. yanlarına gidip oturduğumda devamı da gelmeye başlıyor.

hemen herkes geldiğinde sadece bir kişinin yeri boş kalıyor. oturacağım yerden en uzağa ayarladığım alican'ın yeri oluyor burası. gelmeyeceğini düşünüp çalışanlarıma artık servisi başlatmaları gerektiğini söylediğimde alican kapıdan giriş yapıyor. etkinliklerime assolist gibi en son gelmeyi alışkanlık ediniyor belli ki.

kapıdan girdiğinde başlayan göz temasımız onun için ayrılan boş yere oturana kadar sürüyor. oturmadan önce gözlerini benden çekip herkesi selamlıyor. geç kaldığı için birkaç siteme maruz kalsa da bunu önemsiyormuş gibi gözükmüyor.

debolezzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin