Bölüm 7

210 21 4
                                    

   Bölümün kısa, verdiğim aranın uzun olmasını mazur görün. Aslında bunu bile yazmayacaktım fakat çok değerli ortağımın Wattpad'e dönme şerefine içimdeki yazma aşkı uyandı ! Bunun  için teşekkür ediyorum ortak :') , bu yüzden bu bölüm senin için ! 

 Bal rengi gözler benim hep kaçışım olmuştu ; Cesurluk'tan kaçışım, ailemden kaçışım, geçmişimden kaçışım, kendimden kaçışım. O gözler benim her zaman sığınağım olmuştu ; ona sığınmak kolaydı çünkü. Beni her şeyiyle kendine çekmeyi başarıyordu. Bir tür hipnozdu bu. Bir hastalıktı, onu bu kadar çabuk benimsemem yanlıştı. Ona güvenmem yanlıştı. Bu kadar kısa sürede birine nasıl güvenebilirdiniz ki ? 

  İhanetin ateşi canımı daha az yakamazdı. 

  Göğüs kafesim sıkışmaya başlıyor, nefes almaya çalışıyorum. Midem çalkalanıyor başım dönüyor. Ayaklarımın beni taşayacağını düşünmüyorum bile , oturduğum yere mimlenmiş gibiyim. Fakat yine de ona doğru ilerliyorum. Gözlerim o bal rengi gözlerde takılı, bu yüzden sadece onu görüyorum. Onu görmek istemiyorum. Fakat buna engel olamıyorum. 

  Biz buraya nasıl geldik ? 

  Tek bir kelime. "Neden ? "

  Maskesi bir an düşüyor gibi oluyor ve bakışları buğulanıyor. Göz yaşlarıyla değil, anılarla belki de. 

  Cevap vermeyince sorumu bağırarak tekrar ediyorum. " NEDEN ? "

  Ama o sadece bana bakıyor. Bana bakmasını istemiyorum. Onu ittirmek, paramparça etmek istiyorum. Tıpkı şu an benim paramparça olduğum gibi. 

  Ellerimle başımı tutuyorum ve ona arkamı dönüyorum. Carrie'nin odadaki herkes gibi gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyorum. 

 "Tanrım. " diye fısıldıyorum istemsizce. 

" Bazı şeyler insanın canını yakar Clair, " Carrie'nin adımları sessizliğin içinde yankılanıyor. Topuklu ayakkabısını kafasına geçirmek istiyorum. " fakat bazı şeyler paramparça eder. "

 Tüm gücümle üstüne atlıyorum. Ürkerek geriye sıçrıyor fakat benden böyle bir şey beklemediği için kendini korumakta geç kalıyor. 

  Saçlarını kavrıyorum ve yumruğumu karnına geçiriyorum. Bacağına hızla bir tekme atarken birileri beni kollarımdan kavrıyor ve Carrrie'nin üstünden almaya çalışıyor. Son bir çabayla suratına tırnaklarımı geçiriyorum ve bütün gücümle derisinin altına sokuyorum. Boğuk, acı dolu bir çığlık atıyor ve kurtulmak için tepiniyor. Arkamdakiler beni daha sıkı tutup tekrar tekrar geriye çekiyorlar. Son kez yumruğumu savurmaya başlıyorum. İnsanlar aramıza giriyor, kime vurduğumu, kimin Carrie'yi kurtarmaya çalıştığını seçemiyorum. Öfke, intikam alma hırsı beni kör ediyor. Adeta çıldırıyorum.

  Parker'ın beni Carrie'nin üstünden almaya çalıştığını anlıyorum çünkü kokusu zehirli gaz gibi burnumu ve ciğerlerimi tıkıyor. Nefes alamıyorum. Dikkatimi Carrie'den çekip Parker' a veriyorum. Dirseğimle burnuna vuruyorum ve tatmin edici çatırtı kendimi bir an için suçlu hissettiriyor. Lanet olsun o sana ihanet etti !  O sana ihanet etti ! İç sessim avaz avaz bağırıyor ve içimde Parker'a karşı olduğunu bildiğim bir şeylerin kırıldığını hissediyorum. Tıpkı Carrie'nin dediği gibi ; paramparça olduğunu hissediyorum.

    Sendeliyor ve eliyle burnundan boşalan kanı durdurmaya çalışıyor. Bir an için akan kanı ve yüz ifadesini görünce bende afallıyorum ve olduğum yerde kala kalıyorum. Arkamdan biri kolumu kavrıyor fakat bu acemice saldırıdan kolaylıkla kurtuluyorum. Düşünceler yok oluyor, hislerde öyle. Ona ait her şeyin dağıldığını görüyorum. Dağıldığımı görüyorum. Anılar gözümün önünden toza dönüşüyor ve yok oluyor. Geriye sadece acı ve intikam arzum kalıyor.

Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin