Fedakarlıktaki geçici odamın kapısını yavaşça kapatmadan hemen önce elimdeki notu belki de binince kez tekrar okuyorum. Cassidy, Jackson ve küçük elleriyle her daim beni kucaklamaya hazır olan Laylah' ı böyle terk ediyor olmak canım yaksada buna mecbur olduğumu hatırlayarak göz yaşlarını kovalamayı başarıyorum. Ucu açık bir savaşın tam içine düşen bu insanları daha fazla karanlığın dibine çekmeden hayatlarından sıyrılmak onlar için yapabileceğim tek doğru şey. Oysa kalbim bunun doğru olmadığını söylerken onları terk ediyor olmanın getirdiği suçlulukla bir kez daha canımı yakıyor.
Evin küçük salonuna indiğimde ne zaman orada olsam hissettiğim gibi kendimi kapana kısılmış ve küçük hissediyorum. Bu his adeta ciğerlerimdeki bütün havayı çekip beni nefessiz bırakarak, boğmakla tehdit ediyor. Dişimi sıkarak kendimi kontrol altına almaya çalışıyorum. En azından neden habersiz ayrılmak zorunda kaldığımı anlayacaklarını umarak notu şifonyerinin üzerine yerleştiriyorum. Daha sonra derin bir nefes alıp alel acele , deri ceketimi sırtıma geçirip kapıdan dışarı süzülüveriyorum.
Birbirinin aynı evleri peşi sıra geçerken daha bir kaç saat önce kendi ellerimle yazdığım kelimeler bana soğuk ve boş geliyor. Sizi daha fazla sıkıntıya sokmamak için gitmek zorundayım. Tüm bunların bir anlamı var mı ki ? Bana ihtiyacı olan insanları yüzüstü bırakamam. Bana kimin ihtiyacı var ? Herkes başka hayatlara uçmuşken kimin ihtiyacı var ? Yaptığınız her şey için minnettarım. En azından bu doğru. Veda etmeden gittiğim için üzgünüm.
Rüzgar saçlarımı dağıtırken tuttuğumu fark etmediğim nefesimi salıyorum. Zihnimin gerilerine attığım düşüncelerimin hepsini tekrar geri püskürtürken adımlarımı hızlandırıyorum.
" Clair!"
Yankee'nin sesini duymamla birlikte olduğum yere çakılmam bir oluyor. Etrafıma şöyle bir bakındığımda buluşmak için kararlaştırdığımız yere çoktan ulaştığımı fark ediyorum. Soğuktan dolayı ister istemez titrerken Yankee'nin şüpheci bakışları karşısında rahatsız oluyorum.
" Üzgünüm şey, dalmışım sanırım. " diyerek onu geçiştiriyorum. Bakışlarındaki şüphe bir parçada olsa kaybolurken bana yol gösteriyor.
" Eşyaların nerede ? "
Cebimdeki flashbelleği hatırlayınca kaslarım heyecanla kasılırken midemde tuhaf bir his beliriveriyor. Eveleyn'in flashbelleğinden başka hiçbir şeyim yok.
" Eşyalarım yok. " diyorum düz bir sesle.
Yankee bana doğru yan bir bakış atıyor. Fakat daha fazla soru sormuyor. Sırt çantasından metal bir nesne çıkartırken onu izliyorum.
Elinde tuttuğu meyve bıçağını bana doğru uzatırken bir an donup kalıyorum.
" Tehlikeli bir görev sayılır. " Ses tonundan ne düşündüğünü çıkaramıyorum.
" Bunu nereden buldun ? "
Yüzündeki belli belirsiz sırıtışla kaşlarımı çatıyorum. " Fedakarlardan. " diyor sanki yaptığı şey maharetmiş gibi. " Pek şüpheci insanlar sayılmazlar ha ? "
Yankee'nin bu sözünün bir iğneleme olup olmadığını anlayamıyorum fakat bıçağa uzanıp onu kemerime yerleştirirken Yankee'nin haklı olduğu kanısına varıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2
FanficClair, tek bir seçimin tüm hayatını alt üst edeceğini bilmiyordu, ta ki Seçim Günü ' nde Cesurluk ' u seçene dek . Her şey değişip, yeni bir dönem başlarken hiçbir şeyin -kendisinin bile- eskisi gibi olmayacağını bilen Clair bir kez daha, belki...