Ah biliyorum bölüm çoooooookkkk geç geldi ve bunun için çok özür dilerim. Fakat bu bölümde sorularınızın çoğuna cevap alacağınızı umuyorum ;) . Umarım bu bölümle telafi edebilmişimdir bu uzun arayı. Vallahi bu bölümü yazarken aşırı derecede keyif aldım. Umarım sizde okurken alırsınız. Yorumlarınızı dört gözle bkliyorum, bölümün sonundaki o şeyden sonra yapın artık yani ! ;)
Sizleri seviyorum ^^.
Dave'in bakışları o kadar uzun süre bende takılı kalıyor ki bir an için eski Dave, hatıralarımdan çıkıp tekrar hayat buluyor. Bilgelik binasının koridorlarını beraber arşınladığım ve ailemle ya da Eveleyn'le kavga ettikten sonra bana destek olan o kişi, beni korumak için her şeyi yapabilecekmiş gibi duran o arkadaş sanki tekrar canlanıyor. Ve sonra tüm bunlar kolundan akan kanı ve elindeki bıçağı tekrar görmemle kayboluyor.
Gerçekliğe dönüyorum.
" Dave ? " diyorum elimden geldiğince düz bir sesle. " Sen, ne - "
İleri doğru atılıp dibime kadar geliyor; o kadar yakınlaşıyoruz ki nefesini ve göğsünde heyecanla kanat çırpan bir kuş misali atan kalbini hissedebiliyorum. Gözlerini benden ayırmıyor , büyülenmişçesine beni izliyor. Ne onu hasta etmeye yetecek kadar ıslak kıyafetlerini ne de kolundaki yaradan her geçen saniye biraz daha koyulaşarak akan kanı önemsiyormuş gibi durmuyor. Sadece orada, öylece, sanki gerçek olduğuma inanmak istiyormuşçasına bana bakıyor.
Ve dudaklarını benimkilere bastırıyor.
Eli belime kayıyor ve beni kendine bastırıyor. Beni öyle bir tutkuyla öpüyor ki afallayıp kalıyorum ve bırakın karşılık vermeyi zaman kavramını bile unutacak gibi oluyorum. Fakat o bunu aldırıyormuş gibi durmuyor. Nefes alma ihtiyacı duyana kadar beni, odadaki hiç kimseye aldırış etmeden ve benim karşılık vermemi umursamadan öpüyor.
Yavaşça ayrılır ayrılmaz sanki elinden hızla kayıp yok olacak bir şeymişim gibi bana sarılıyor. Ciğerlerimdeki tüm nefes dışarı çıkıyor . Bu hisse o kadar yabancı kalmışım ki ellerimi sırtına doğru kaydırıp sarılışına karşılık vermem bir kaç dakikamı alıyor. Nefes alışverişlerimiz birbirine karşıyor ve odadaki sessizliği delip geçiyor. Dave tüm acımı, kederimi ve hissizliğimi örtmek istercesine bana sarılıyor ve ben buna minnet duymaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.
----------------------------------------------
" Böyle iyi mi ? "
Sargı bezini bir kez daha dolayıp çengelini takıyorum. Dave yorgun fakat hala daha şevkle parlayan gözleriyle beni seyrediyor. Sorumu yavaşça başıyla onaylıyor. Gülümsüyorum ve yere saçılmış malzemeleri toplarken olabildiğince pratik davranmaya gayret ediyorum.
" Öldüğünü sandım. " Sesi o kadar boğuk ve titrek çıkıyor ki bunu görüntüsüyle birleştirmem neredeyse imkansız. Siyah saçları uzamış gelişi güzel bir şekilde dağıtılmış , yüzünde iyileşmeye başlamış çizikler ve morluklar sanki onu bir kaç yıl olgunlaştırmış gibi duruyor. Üstelik boyu gözle görülür bir şekilde uzamakla birlikte yapılı vücudu o kadar yabancı ki karşımdaki bu çocuğun Dave olup olmadığını anlayabilmemin tek yolu gözleri. Okyanusları kıskandıracak mavilikteki gözleri bana hala aynı bakıyor ; ne yaparsam yapayım her zaman beni bekleyecekmiş gibi.
Bunun doğru olduğuna inanmak istiyorum fakat aynı zamanda bu düşüncenin başlı başına bencillik olacağını da biliyorum. Ve ilk defa bunu durdurmak için abuk sabuk seneryolarımı öne sürmüyor, bakışlarımı ciddileştirip ona soğuk davranmıyorum. Tüm bunların büyük, aptal ve geri dönüşü olmayan bir hata olduğunu düşünmüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız | A Divergent Fanfiction 2
Hayran KurguClair, tek bir seçimin tüm hayatını alt üst edeceğini bilmiyordu, ta ki Seçim Günü ' nde Cesurluk ' u seçene dek . Her şey değişip, yeni bir dönem başlarken hiçbir şeyin -kendisinin bile- eskisi gibi olmayacağını bilen Clair bir kez daha, belki...